1. Giriş
Türkiye, büyüme ve bölüşüm politikaları
açısından 1980?li yıllar itibariyle önemli
bir dönüşüm geçirmiştir. Uluslararası
Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası?nın
öncülüğünde yürütülen ve denetlenen
1980 sonrası iktisat politikaları, üretim ve
sermayenin, işgücü piyasalarının ve
sosyal politikaların yeniden
yapılanmasını içermektedir. Üretim ve
sermayenin yeniden yapılanması, dış
ticaretin ve mali piyasaların ulusal ve
uluslararası akımlarda serbestleştirilmesi
anlamına gelmektedir. İşgücü
piyasalarının yeniden yapılanması,
işgücünün ve çalışma koşullarının
esnekleştirilmesi politikalarını
içermektedir. Sosyal politikaların yeniden
yapılanması ise sosyal güvenlik
reformlarını kapsamaktadır.
Bu politikaların sektörel
düzeydeki yansımaları ise tarımda
liberalizasyon; yani tarımsal üretimde
üretim süreci ile ilgili desteklerin
(sübvansiyon) kaldırılarak ?doğrudan
gelir desteği?ne geçilmesi; sanayide ise
ihracata dönük sanayileşmenin (fason
üretim) desteklenmesi şeklinde olmuştur.
Tarımda desteğin kaldırılması,
üreticiyi zor duruma düşürerek üretim
olanaklarını kısıtlamış ve toprakların
küçülmesi vb. gibi diğer etkenlerle
birlikte itici bir etken olarak, kırsal
kesimden kente göçü hızlandırmıştır.
Diğer taraftan özellikle 1980?li yılların
ikinci yarısında ve 1990?lı yılların
başlarında ihracata dönük
fabrikalaşmanın teşviki ile birlikte,
kentsel alanda yeni fabrikaların/iş
alanlarının türemesi kentin çekme etkisini
artırmıştır.
Bu gelişmeler, topraktan kopan
vasıfsız işgücünün kente akınını
hızlandırarak bir taraftan dünya
ekonomisine üretim yapan ?küresel
fabrikalar? için ?yedek işgücü ordusu?
yaratırken, bir taraftan da işgücü
piyasasında enformelleşmeye yol
açmıştır. İşgücü piyasasında
enformelleşme, organize sektördeki
istihdam olanakları ve tipleri, reel
ücretlerin durumu, (kentsel) işsizlik oranı,
hemşehricilik ya da etnik kökene bağlı
dayanışma kalıpları, yerleşme ve mesken
tipleri ile bağlantılı olarak artış
göstermekte ve çeşitli formlar
alabilmektedir.
Bu çalışma, Kalkınmada 1.
Öncelikli İller arasında yer alan
Kahramanmaraş ilinin belediye sınırları
içinde kalan ve 1990?lı yıllarda köylerden
göç alarak kurulmuş olan mahallelerinden
hareketle içgöç ve kentsel işgücü piyasası
ilişkisi/enformelleşme üzerine etnografik
araştırma yöntemiyle niteliksel bir
çözümleme yapmayı amaçlamaktadır.
Çalışmada 1980?lerin sonlarında
kurulmuş olan mahallelerde, belirlenmiş
olan köylerden göçen ailelerle yapılan
görüşmelerden hareketle göç ve kentsel
işgücü piyasası etkileşimi irdelenmiştir.
Sözkonusu köyler, Kahramanmaraş?ın
kuzeydoğusunda yer alan merkeze bağlı
Bertiz Yenipınar ve Hacıeyüplü köyleri
ile Kahramanmaraş?ın güneybatısında yer
alan, Türkoğlu ilçesine bağlı Şekeroba ve
Dedeli köyleridir. Şekeroba coğrafi
konumu ve ekonomik durumu nedeniyle
kente göç vermemiş olmakla birlikte
karşılaştırma amacıyla incelemeye
alınmıştır.
2. 1980 Sonrasında Kahramanmaraş
İline İlişkin Niceliksel Veriler
2.1. Demografik Veriler ve Tarım ve
Sanayie İlişkin İstatistiksel Bilgiler
2000 Yılı Nüfus Sayımı Sonuçlarına göre
Türkiye ortalamasında nüfus artış hızı
şehir merkezlerinde ?26.81, köylerde
?4.21?dir. Akdeniz Bölgesi?nde aynı
rakamlar sırasıyla ?25,03 ve ?16,30
olarak gerçekleşmiştir. Buna göre
Kahramanmaraş İlinin 1990-2000
dönemindeki nüfus bilgileri ise şöyledir
DİE verilerine göre
Kahramanmaraş İl Merkezi?nin (merkez
ilçe) nüfusu 1990 sayımında 228 129;
2000 yılı sayımında 326 198 olarak
gerçekleşmiştir. Merkez ilçenin yıllık
nüfus artış hızı ise bu dönemde
?35,75?tir. Bu rakam Akdeniz
Bölgesi?nin de Türkiye ortalamasının da
çok üstünde bir artışı göstermektedir.
Kahramanmaraş İl Merkezi?nin nufus
artış hızı komşuları olan Osmaniye
(35.23), G.Antep (34.66), Kayseri
(23.09), Malatya(34.30) ve Sivas?tan
(12.08) daha yüksektir. Komşu illerden
sadece Adıyaman?ın nüfus artış hızı K.
Maraş?tan daha yüksektir (57.90).
Türkiye genelinde 1980?de kent
nüfusu %35.90; kır nüfusu %64.1 iken
2000?de bu durum tersine dönmüş ve
kent nüfusu %63.7 olurken kır nüfusu
%36.3?e gerilemiştir.
1980?den sonra uygulanan yapısal uyum
programlarının il bazında en belirgin
uygulama biçimi yatırım teşvikleridir. Bu
teşvikler uyum programlar çerçevesinde
geliştirilmek istenen sektörlere yoğun
olarak verilmiştir. K. Maraş, Türkiye
genelinde bu teşvikleri en fazla kullanan
illerden birisidir. Verilen teşviklerin
toplamının %3,84 alarak en çok teşvik
belgesi alan iller içerisinde 7. Sırdadır.
(Ozan,2001: 23)
Hazine Müsteşarlığı Teşvik Uygulama
Genel Müdürlüğü verilerine göre, tarım
ve hayvancılık alanında 1980?2000
yılları arasında verilen toplam 45 teşvik
belgesinden 40 hayvancılık sektöründe 2
bitkisel üretimde 3 de su ürünlerinde
kullanılmıştır. Bu sektörde teşvikin en
yoğun dönem 1980?1990 arasıdır. 1990
yılı teşvik belgelerinin en fazla alındığı
yıldır. Bu yıldan sonra toplam 6 adet
teşvik belgesi verilmiştir. Belge sayısında
belirgin düşüş olmuştur.
İmalat Sanayiinde verilen 746 teşvik
belgesinden 624 adeti dokuma ve giyim
sektöründe kullanılmış, 52 adeti gıda ve
içki sektöründe, 6 adeti orman
ürünlerinde, 3 adeti makine imalatında, 5
adeti kağıtta, 4 adeti lastik-plastik?te, 4
adeti demir dışı metallerde, 8 adeti
madeni eşyada, 17 adeti çimentoda, 11
adeti pişmiş kil ve çimento gereçleri
sektöründe ve 12 diğer alt sektörlerde
kullanılmıştır. Görüldüğü gibi en çok
desteklenen imalat sanayiinde dokuma ve
giyim sektörüdür. 1995 yılında dokuma
ve giyim sektörüne 257 adet teşvik
belgesi verilmiştir. Bu sektördeki bazı
firmalar Türkiye çapında önemli konuma
gelmişlerdir. İstanbul Sanayi odasının
düzenlediği ilk 500 büyük şirket
anketlerinde şehrin tekstil fabrikalarını
görmek mümkündür.
Hizmet sektöründe düzenlenen
toplam 103 teşvik belgesinden, 66 adeti
ulaştırma sektöründe, 15 adeti ticaret
sektöründe, 9 adeti sağlık, 2 adeti eğitim,
4 adeti turizm ve 7 diğer alt sektörlerde
kullanılmıştır.
1997 yılından itibaren
uygulamaya konulan kobi yatırım
teşvikleri 2001 yılı ortasına kadar 64 adet
olup 32 adeti dokuma ve giyimde, 11
adeti çelik-bakır eşyada, 8 adeti, 7 adeti
haddehane ve 6 adeti makine imalatı alt
sektörlerinde kullanılmıştır.
(Ozan,2001:44)
1980?den günümüze değin
verilen teşvik belgelerinin ve KOBİ
yatırım teşviklerinin sektörel dağılımı
( imalat sanayi %82 tarım %5 hizmetler
%11 diğer %2), nüfusun sektörlere göre
istihdam oranları ile birlikte
düşünüldüğünde (1990 nüfus sayımında
nüfusun %72 tarım %9.4 sanayi %18.6
hizmet sektöründe istihdam
edilmektedir.) istihdamın tarım
sektöründen sanayi sektörüne
kaydırılması teşvik edilmektedir.
2. 2. Kahramanmaraş?ın İstihdam
Yapısı
Kahramanmaraş?ta 1980 sonrasında
dağıtılan yatırım teşviklerinin de etkisiyle
en gelişmiş imalat sanayii alt sektörü
tekstil ve konfeksiyondur. Bunun
arkasından çelik eşya, gıda (dondurma,
biber, un, tarhana, sıvı yağ), ve yem
sanayileri gelir. Bunun dışında,
kuyumculuk, bakır, kâğıt, mobilya,
oymacılık ve alüminyum alt sektörleri de
sayılabilir.
İmalat sanayii dışında temel istihdam
alanlarından biri de küçük sınaî
faaliyetlerdir. Bu faaliyetler oto yan
sanayii (oto yedek parçaları, oto tamir ve
boyacılığı) ve mobilya yan sanayii
(kerestecilik, vb) şeklinde özetlenebilir.
Kahramanmaraş?ta 2000?2002 yılı
rakamlarına göre SSK?nda kayıtlı çalışan
sayısı aylara göre 34.544 ile 48.500
arasında değişmektedir. Eylül 2002
itibariyle emekli sayısı ise 15.600?dür.
Bağ-Kur?a kayıtlı kendi hesabına çalışan
sayısı ise aynı dönem itibariyle
32.119?dur. Emekli Sandığı?na bağlı
çalışan sayısı ise 20 bin civarındadır.
Kahramanmaraş?ın 12 yaş ve üzerindeki
toplam nüfusu 244 bin 684 olup bu nüfus
içerisinde işgücüne katılanların sayısı 119
bin 161 olarak hesaplanmaktadır. Toplam
kayıtlı çalışan sayısının 96 bin 619
olduğu göz önüne alınırsa, kayıt dışı
çalışanların sayısı 32 bin 542 olarak tespit
edilebilir. Bu veriler ışığında kayıt dışı
çalışanların oranı %27.3 olup bu oranın
büyük bölümünü köyden şehre göç
edenler oluşturmaktadır.
Yatırımları teşvik tedbirleri üzerinde
1980?1994 yılları arasını kapsayan bir
çalışmada (Bozkurt, 1995) teşvik belgeli
yatırımların istihdama etkisi öngörüleri
21 bin 315 kişidir. Söz konusu yıllar
arasında tamamlanan teşvik belgeli
yatırımlarda 5 bin 775 kişi istihdam
edildiği öngörülmektedir (Bozkurt,
1995:79?81). Buna göre teşvik belgeli
yatırımların öngörülen istihdamı
gerçekleştirme oranı, %27 düzeyindedir.
Bununla birlikte bazı yatırımların devam
ettiği ve henüz istihdama geçmediği de
göz ardı edilmemelidir.
3. Yeni Sağ Politikalar Çerçevesinde
Kırdan Kente Göç ve İşgücü
Piyasaları Etkileşimi:
Kahramanmaraş Örneği
Kırdan Kente Göç ve Gecekondulaşma
Belli bir zaman dilimi içinde
belli bir yerleşme alanında yaşayanlar
arasından kendi iradeleri ile yaşam
yerlerini söz konusu yerleşme alanının
dışına taşımalarına iç göç denilmektedir
(Tekeli, 1998:9). Bir göç hareketinin
tanımlanabilmesi ve ölçülebilmesinin 3
boyutu vardır:(İçduygu, Ünalan,1998:45)
a. Mesafe: Belirli bir yerleşim
biriminin sınırı geçilmelidir.
b. Zaman: Göç hareketinin
gerçekleştiğinin söylenebileceği
bir zaman geçmelidir.
c. Göçün kalıcılığı: Göç hareketi bir
derecede yerleşmek amacıyla
yapılmalıdır.
Kahramanmaraş il merkezinde 1980
sonrasında, özellikle 1990?lı yıllarda
kurulan mahallelerin %61?inde
Kahramanmaraş ve ilçelerine bağlı
köylerden göçüp şehir merkezine
yerleşen ailelerin oturduğu tahmin
edilmektedir. 1950-1980 arasındaki
göçler de hesaba katılırsa bu oran daha da
yükselmektedir. Söz konusu mahallelere
göçler, il merkezinin kuzey ve batı
kesiminde, tarıma elverişli olmayan
dağlık bölgelerde bulunan köylerden
gerçekleşmektedir. Bizim örneğimizde
yer alan Yenipınar ve Hacıeyüplü köyleri,
şehrin kuzeyinde yer alan Ahır Dağı
eteklerinde kurulmuş dağlık bölge
köyleridir. Dedeler Köyü ise, şehrin
batısında Almacık Yaylası eteklerinde
kurulmuş dağlık bir köydür. Çalışmaya
karşılaştırma amacıyla dahil edilen
Şekeroba köyü ise güneyde Adana yolu
üzerinde ovada bulunmaktadır ve nüfusu
2000?i aştığı için 1995?ten sonra belde
belediyesi olmuştur.
Sanayi toplumları için iç göç olgusunu
sistem açısından ve birey açısından
açıklamak mümkündür (Tekeli,1998:11).
Sistem açısından göç, işgücünü mekânda
üretimi daha etkin kılacak şekilde
yeniden dağıtarak mekân
organizasyonunun sistemin taleplerine
uyumunu sağlayan bir mekanizma olarak
görülmektedir. 1980 sonrasında
uygulamaya konan yapısal uyum
programları kentte yoğun bir
fabrikalaşma akımı ortaya çıkarmıştır.
1980?den önce Sümerbank?la birlikte 3
adet tekstil fabrikası bulunan ilde 1980
sonrasında ihracata dönük sanayi
yatırımlarına verilen teşviklerin etkisiyle
2001 yılı itibariyle tekstil ve konfeksiyon
sektöründe toplam 336 işletme faaliyet
göstermektedir (Ozan, 2001:81). Tekstil
ve konfeksiyondaki bu ?atılım?ın ortaya
çıkardığı işgücü talebinin, dağlık
bölgelerdeki topraksız köylüler için bir
?ekmek kapısı? olarak görülmesi
kaçınılmazdır. Tekstil ve konfeksiyon
sektöründen başka çelik eşya ve gıda
sektöründe de paralel olarak işgücü açığı
ortaya çıkmıştır.
Hacıeyüplü Köyü ise tahminen 60 bin
dekarlık bir alan üzerinde kuruludur ve
bu arazinin ancak 1/3?ü ekilebilmektedir.
Bu araziler de köy vadi üzerinde
kurulduğundan çok dağınık ve
engebelidir. Köyde traktör
bulunmamaktadır. Geçimlik üretim
amacıyla ekilen hububatın hasadı çevre
köylerden sağlanan patozlarla
sağlanabilmektedir. Son yıllarda köyde
ticari meta olarak kiraz üretimine
başlanmıştır. Köyün toplam kiraz üretimi
2-3 ton civarında olup buradan sağlanan
gelir suni gübre ve kimyasal ilaç alımına
aktarılmaktadır. Hacıeyüplü?ye komşu
olan Yenipınar köyü de benzer özellikler
göstermektedir. Köyde iki adet traktör
bulunmaktadır. Her iki köyde de sulama
olanakları kaynak suları önüne yapılan
göllerle sağlanmaya çalışılmaktadır.
Fakat su azlığı ve gölet ve kanalların
iptidailiği nedeniyle bu olanaklar da
yetersiz kalmaktadır. Bu bağlamda
ekilebilir arazinin büyük çoğunluğunun
kurak olduğu söylenebilir. Arazinin
dağınıklığı ve çalılık/kayalıklarla iç içe
oluşu miras yoluyla bölünmelerle
birleşince her haneye köylülerin
ifadesiyle ?avuç içi kadar? toprak
düşmektedir. Bütün bu itici etmenlerin
karşısında Maraş?a giderek eğitim
yoluyla ?yüksek mevkide? iş bularak ya
da sosyal güvencesi olan bir işte
(köylülerin ifadesiyle ?sigortalı iş?)
çalışarak ?geleceğini kurtarmak? şeklinde
kendini gösteren çekici etmenler
durmaktadır. İletici etmenlerden olan
ulaşım imkanları ise Dedeler Köyü?ne
1960?lı yıllarda, Yenipınar ve Hacıeyüplü
Köylerine ise 1970?li yıllarda ulaşmıştır.
Hukuki ve siyasal nedenler de iç göçü
etkileyen unsurlardandır. Sanayileşmeye
öncelik veren ekonomik ve toplumsal
kalkınma planları ve toprak reformları
kentleşmeyi hızlandırmaktadır. Kent
merkezinde yürütülen sınai yatırımı
teşvik tedbirlerine karşın her üç köy de
1980 sonrasında hiçbir tarımsal üretimi
destek projesinden yararlanmamıştır. Bir
toplumun yönetim yaklaşımları;
demokratik-kapalı rejim farklılıkları,
hükümetlerin popülist tutumları gibi
özellikler de göçü özendirici
olabilmektedir. Bunun yanında, terörden
kaçma, siyaseten zorlanma olguları da
hukuki ve siyasi nedenler arasında
sayılabilir. Dedeler Köyü, PKK?nın geçiş
yolu üzerinde bulunduğundan bir kısım
göçlerin terörden kaçış amaçlı
gerçekleştirilmiş olabileceği ifade
edilmektedir.
Kentlerin özgür havası, daha geniş bir
gruba mensup olma duygusu, kentli
olmanın gururunu paylaşma, kendini
gerçekleştirme ihtiyacı, orta sınıflaşma
isteği, toplumsal aidiyetlerin çözülmesi,
bireyciliğin yaygınlaşması, anomi ve
yabancılaşma olgusu gibi sosyalpsikolojik
faktörler de göçü destekleyici
mahiyette işlev görmektedirler.
Görüşülen hane reisleri orta sınıflaşma
isteklerini ?bir ev, bir araba ve düzenli
gelir? şeklinde ifade etmektedirler. Aynı
köylerden gelenler aynı mahallelerde
yerleşmektedirler ve özellikle aynı
aileden olan hanelerde gelir ve giderler
çoğunlukla ortaktır. Köyden kente
göçenler arasında bireyciliğin
yaygınlaşmasından söz etmek de olası
değildir. Kenar mahallelerde bir üst
mevkiye yükselenin ?çevresine faydası
olacağı?nın altı çizilmekte fakat kentin
özgür havası ya da kentli olmanın
gururunu paylaşma şeklinde öne çıkan bir
eğilim gözlenmemektedir.
Türkiye?de, 1980?li-90?lı yıllarda serbest
piyasa ekonomisi, özelleştirme gibi
hedefler; modernleşmenin küreselleşme
süreciyle ivme kazanması, iletişim ve
ulaşım koşullarının gelişimindeki
süreklilik, bireysel yaşamın toplumsal
yaşam karşısında öne çıkması ve sivil
toplumun önem kazanmasıyla insanların
toplumsal hareketliliği daha da artmıştır.
Buna ilave olarak Doğu ve
Güneydoğu?dan terör sebebiyle binlerce
insan zorunlu olarak göç etmek
durumunda kaldı. 1980?lerle birlikte
Türkiye nüfusunun çoğunluğunun
kentlerde yaşadığı bir döneme girildi.
1927?de kentte yaşayan nüfusun oranı
%16 iken 1990?da %59?a yükselmiştir
(DİE, 1996).
1960-80?ler arası dönem, kentsel
alanların kendi yapılarının ve bu
yapılardaki dönüşümlerin iç göçe
damgasını vurduğu dönemdir. Türkiye,
sanayileşmekte olan bir ülke olduğundan
iç göçlerin de yoğun olarak yaşandığı bir
ülkedir. Bununla birlikte, sanayi toplumu
olma yolunda hızlı bir ilerleme
kaydedemeyen Türkiye?de, kentsel
alanlar hızla akan kırsal nüfusu aynı hızla
emme gücüne sahip olamamışlardır. Bir
yandan kırsal alanlardan akan işgücünü
istihdam edecek sanayi aynı hızla
gelişmemiş, diğer yandan kentsel alanlar,
gelen nüfusu barındıracak konut
oluşumunu sağlayamamıştır (İçduygu ve
Sirkeci, 1999:252). Ülkemizde kentli
nüfusun genel nüfusa oranı, 2000 yılı
verilerine göre %59,25?tir (DİE, 2003).
Şehirleşme, sanayileşmeyle yakın bir
ilişki içinde olmakla beraber, Türkiye
gibi azgelişmiş ülkelerde, kentin çekim
gücü ile, kırdan serbest bırakılan işgücü
arasında ciddi bir dengesizlik olması ve
şehirlerin sanayileşme hızının tarımın
modernleşmesinden çok daha yavaş
olması sonucu, Kıray?ın (1999:131)
?sahte şehirleşme? diye adlandırdığı
oluşumlar meydana gelmiştir. Sonuçta
gecekondularda yaşayan ve ikincil
ekonomik/enformel sektörlerde geçimini
sağlamaya çalışan bir göçmen kitlesi kent
nüfusunun ağırlıklı bir parçası haline
gelmiştir. Nüfusun şehirlerde oturan
oranının artmasıyla asıl modernleşmeyi
belirleyen sanayide çalışan nüfusun artma
oranı arasında bir ilişki yoktur.
Kahramanmaraş?ta da Yenipınar
Köyü?nden 1980 sonrasında şehre göçen
yaklaşık 100 haneden 22?sinin hane reisi
fabrikada çalışmaktadır. Ancak 2 hane
hariç bütün aileler kentin dış çeperlerinde
plansız-projesiz yapılaşmış mahallelerde
oturmaktadır. Burada Anadolu şehirlerine
özgü bir dönüşümden de söz etmek
gerekir. Bu da kentin bugün artık orta ve
üst tabakaya mensup yerlilerin prestiji
daha yüksek çevrelere taşınarak
terkettikleri eski tarihsel mekanlara
köylülerin ?sızma? girişimidir. Çünkü
eski mahalleler, dar sokakları, çöken
ahşap binaların yerine inşa edilen çarpık
betonarme binaları ile birer gecekondu
mahallesi görünümündedirler. Bu
mahalleler kent merkezinde yer almakla
birlikte Işık ve Pınarcıoğlu?nun (2002)
?nöbetleşe yoksulluk? şeklinde
kavramlaştırdıkları bir dönüşüme mekân
teşkil etmektedirler.
1950?lerdeki sanayileşme hamlesiyle,
Türkiye gündemine girmeye başlayan
gecekondulaşma, 1990?lara gelindiğinde,
artık ülkenin sosyal, siyasal ve ekonomik
yapısını doğrudan etkileyebilecek
konuma gelmiştir. Birçok gelişmekte olan
ülkede büyük kentler nüfusunun %20 ile
%70?i arasında kalan bir kesimin
yaşamını simgeleyen gecekondulaşma
oranı, ülkemiz büyük kentlerinden
Ankara?da %70, İstanbul?da %55 ve
İzmir?de %50?dir (Keleş, 1990:359).
Kahramanmaraş Belediyesi kayıtlarına
göre (2003), il merkezinde kamu arazisi
üzerinde yapılaşma yoktur. Dolayısıyla
toprak sahibinin iradesi dışında bir
yapılaşma söz konusu değildir ancak
1980?den sonra kurulan 47 mahalleden
29?unda inşa edilen konutların tamamı
ruhsatsız yapılaşmadır. Buna göre 1980
sonrası kurulan mahallelerin %61?i
plansız yapılaşmadır diyebiliriz. Söz
konusu mahallelerde inşa edilen toplam
20 163 konutta konut başına 5 kişi
düştüğü varsayılırsa, 100 815 kişinin
barındığı hesaplanabilir. Kent merkezinin
nüfusu 2000 yılı nüfus sayımına göre 326
000?dır. Bu verilerden hareketle kent
nüfusunun %33?ünün yetersiz konutlarda
oturduğu varsayılabilir.
Tarımsal İşgücü Piyasası ile Kentsel
İşgücü Piyasaları Arasında
Hareketlilik: Enformelleşme
1980 sonrası dönemde kamu ve
özel kesimin kentlerde yarattığı istihdam
olanağı tüm göçmenleri ememediği için,
kentsel işgücü piyasasında türedi işler
olarak görülen ve çalışanın kendi olanağı
ile geliştirdiği, katma değeri düşük bir
sektör oluşmuştur. Bu sektörün temel
özellikleri ise, kurumlaşmamış küçük
mülkiyet, esnek emek ilişkileri ve giriş
çıkışın çokluğu şeklinde sayılabilir.
1980 sonrası dönemde uygulanan liberal
politikalarla, piyasa yüceltilmiş ve
sermaye kesimine geniş olanaklar
sağlamıştır. Kentsel işgücü piyasasına
yönelik olmak üzere işten çıkarma,
taşeronluk, eve iş verme, parça başı iş,
sözleşmeli ve dönemsel/mevsimlik işçilik
gibi uygulamalara olanak verilmiştir.
Böylece kentsel kesimde reel ücretler
düşerken, kentlere yeni göç edenleri
örgütsüzlüğe yönlendiren yollar
açılmıştır. Diğer taraftan, ücretli kentsel
kesim hanehalkı toplam geliri birden
fazla çalışanın ücretleri toplamından veya
bir kişinin birden fazla işte çalışması
sonucu oluşmaya başlamıştır. Söz konusu
politikalar, dikey ve yatay hareketliliği
desteklemiş; nüfus ve sermaye hareketini
hızlandırmıştır. Kentsel işgücü
piyasasında göçmenlerin işgücünü
değerlendirebilecek iş olanakları,
teknoloji yoğun yatırımlardan dolayı
azalırken işgücü enformel sektöre
kaymıştır (Peker, 1999:300-301).
Enformal sektör, kendi hesabına
ekonomik faaliyette bulunan, ücretli bir
kişi çalıştırsın veya çalıştırmasın, küçük
ölçekte faaliyet gösteren, temel amacı bu
faaliyete katılan mensuplarına gelir ve
istihdam yaratmaya dönük, belirgin
özelliği düşük teknoloji ve organizasyon
isteyen, çoğunlukla ilgili kamu
otoritelerinden herhangi bir izin almadan,
yasal onay olmaksızın gerçekleştirilen,
vergi, asgari ücret, sosyal güvenlik vb.
mali yükümlüklerden kaçmak üzere
faaliyet gösteren, genelde mal ve hizmet
üretimi yasal, ancak, saklı ve yasal
olmayan veya mevzuatlara uygun
olmayan şekilde yürütülen ekonomik
faaliyetleri kapsamaktadır. (ILO Report I,
1987)
Nisan 1998 Hanehalkı İşgücü Anketi
sonuçlarına göre enformal sektörde
çalışanların (tarım ve kamu hariç, 4 ve
daha az çalışan düzenli işyerinde
çalışanlar, mobil ve evde çalışanlar dahil
5 milyon 127 bin) toplam çalışanlar (21
milyon 230 bin) içindeki oranı %
24,1?dir. Yenipınar Köyü?nden gelip
şehrin doğusunda yerleşen ve 1995?ten bu
yana bakkallık yapan bir esnaf bu süreci
şöyle açıklıyor:
?Kız da hanım da çapa-pamuk
işlerine gidiyor. Çocuklar çalışmasa
bu dükkan aileyi geçindirmez.
...1998?den beri bozuldu işler. ....
Veresiye öldürüyor. ... İki yıldır
Bağ-Kur primlerimi ödeyemiyorum.
... Yandaki komşum aynı zamanda
benim köylüm, dayanamadı,
bozuldu işleri. Yürütemedi. Dükkanı
devretti. ... Yurt dışında bir iş
denemesi yaptı. Geri geldi; şimdi
bir çiftliğe çavuş oldu.?
Toplam istihdam içinde % 42,3 ile
tarımsal istihdam ağırlığını
korumaktadır. Gelişmiş ülkelerde
tarımın toplam istihdam içindeki
payının % 5 civarında olduğu
dikkate alındığında, bu oranın
Türkiye için ne kadar yüksek olduğu
görülmektedir. Verimliliğin çok
düşük olduğu tarım sektöründe
geniş bir işgücünün barındırılması
işgücü piyasasının etkinliğinin
sınırlanmasına yol açmaktadır.
İstihdamda sanayinin payı % 16,8,
hizmetler sektörünün payı ise %
40,9 düzeyinde kalmıştır. Toplam
istihdam içerisinde ücretlilerin payı
% 43,6 olup, düşük bir düzeyde
kalmaya devam etmektedir. Kentsel
istihdamda bu oran % 69,8?i
bulmaktadır. Tarım kesiminde
ücretli çalışma çok düşük
düzeylerde olup, çalışanların %
54,2?si ücretsiz aile işçisi
durumundadır. Ücretsiz aile
işçilerinin de yaklaşık % 73.5?i ise
kadınlardan oluşmaktadır (DPT,
2001:59, 62).
Terör nedeniyle göç edenlerin geldikleri
kente fazla bir kaynak aktaramaması,
kalkış noktasındaki ekonomik olanak ve
vasıflarının düşük olmasının, bunların
türedi/enformel işlere yönelmesine neden
olduğu söylenebilir. Terör dışında kalkış
noktasının zaten ekonomik yönden
yetersizliği söz konusudur Maraş
örneğinde.
?Köyden neden geldik? Aşağı indik,
(falan) gölün suyunu vermedi;
yukarı çıktık (filan) hayvanlar için
ormandan dal kestirmedi. Öte
gittik, (falan oğlu filan) çeşmenin
suyunu kesti. Yaşam alanı yoktu ki
bize!?
?Benim işe başladığımda yıllık
gelirim 960 bin lira idi 89?da. O
zamanlar köyde hiçbir ailenin
istisnalar kaideyi bozmaz, 960 bin
lira yıllık geliri yoktu. Dışarıya
satılan bir ürün yoktu, dışardan
alınan çay şeker pirinç gibi
şeylerdi. Zaten köydeki kış
şartlarında meyve gören aile çok
azdı. Bahçesi olanların kışa kalan
meyvesi oluyordu. (Gülüyor.) Bu
gün köyde 100 hane varsa
bunlardan en fazla 5 hane meyve
bulabilmektedir. Köyde şu anda 60
civarında hane oturuyor.?
?Abim ben okula başlamadan önce
gelmişti, benden 2 ya da 1 sene
önce (87 yılında) geldi. 65 doğumlu.
Köyde hayat şartları malum. Gelir
bırakan bir iş olmadığından dolayı
ve amatörce yapıldığından
Maraş?ta şartların daha iyi
olduğunu düşünerek askerden sonra
şehre yerleşmişti.?
Bunun tersi örnekler de mevcuttur.
Örneğin G. Antep esnafı, şehirde ticaretin
Güneydoğu?dan göçen sermaye
sahiplerinin eline geçtiğini, kendilerinin
küçük esnaf olarak kaldıklarını iddia
etmektedirler.
1980 sonrası dönemde büyük kentlerde
hal ve Pazar yeri ticareti kent içi nokta ve
seyyar satıcılık, kent içi ulaşım, göç eden
gruplar tarafından denetlenmeye
başlamıştır. Kentsel türedi işgücü
piyasasında hemşerilik bağları önem
taşımaktadır (Özar, 1998:199). Ankara?da
enformel kesimle ilgili bir çalışmada,
çalışanların %60?ının işlerini akraba ve
tanıdıklar kanalıyla bulduğu
belirlenmiştir. Bu durum kentsel
ekonomik mekana girebilme ve bu
mekanda tutunabilme konusunda bu
gruplara sahip çıkabilecek ve onları
yönlendirecek formel kuruluşların
yokluğunda bu iç sosyal dayanışmanın
önemini vurgular (Şenyapılı, 1998:148).
Bu durum formel işler için de böyledir:
?Kardeşim var. 250 civarında
maaş alıyor sigortası var. 9 yıl
falan oldu. Onun iş bulması H.
vasıtasıyla. Tanıdık yoluyla.?
?Okulu bitirdikten sonra, lisedeki
kimya öğretmenimle karşılaştık.
Bir dersanede çalışıyordu,
beraber çalışalım dedi, öylece
başladım. Esasında MEB
bünyesinde çalışmak istiyordum.
Hocam daha sonra ikisini birlikte
götürebileceğimi söyleyince ben
ders saati karşılığı çalışmaya
başladım.?
?Yağ fabrikasına ilk girişimiz
abimin orda usta olması nedeniyle
o haber vermişti. Ondan sonra
bizi tanıdıkları için çiğit biriktiği
anda çağırıyorlar veya biz gidip
soruyorduk. Şu günde açılacak
toplanın diyorlardı.?
1950?1980 döneminde, göçmenlerin
işçileşme oranı, 1980 sonrası döneme
göre daha yüksektir. 1980 sonrası
politikalar sonucu, başta örgütsüzlük
olmak üzere kentlerde ücretlerin azalması
ve kent yaşamının pahalılaşması hane
halklarını zora sokmuştur. Diğer taraftan,
işgücünün vasıf yapısının yükselmesiyle,
nüfus baskısının da sonucu olarak
enformel kesimde de göçlerle işgücünün
artmış olması, daha az nitelikli yeni
kentliler (göçmenler) için istihdam
olanaklarını azaltmıştır. 1997?1998
yıllarında, Ankara?da enformel sektöre
yönelik bir araştırmada, eğitim düzeyinin
çok düşük olduğu gözlenmiştir (%5 okula
gitmemiş, %41 ilkokul, %18 ortaokul,
%17 lise ve meslek okulu, %13 okul terk)
(Şenyapılı, 1998:163).
Türk imalat sanayinin 1980 sonrası
dışa açılım deneyimi; 1970?li
yılların dışa kapalı ticaret rejiminin
yarattığı ?korumacı rant
birikiminin? nitelik değiştirerek
sektörde rant arayışlarının değişik
biçimlerde tezahürüdür. Rant
aktarımı mekanizmalarında devletin
stratejik konumu biçimsel olarak
nitelik değiştirmekle birlikte, sürekli
ve aktif olarak devam etmiştir. 1980
sonrasında finansal serbestleştirme
politikalarının uzantısı olan
kamunun iç borç idaresinin rantiyer
kesime yönelik bir gelir transfer
mekanizması olarak işlediği
görülmektedir. Bu rant ekonomisine
dayalı politikaların sonucunda,
İstanbul Sanayi Odası?nın ?500
Büyük Sanayi Firması Anketleri?nin
verilerine göre, işletmelerde
?faaliyet dışı gelirin? 1999?a değin
yılda yılda ortalama %18.7 reel artış
gösterdiğini görmekteyiz. Faaliyet
dışı gelirlerin özellikle 1994 kriz
idaresi altında büyük bir sıçrama
gösterdiğini (reel olarak %43.9) ve
bu anlamda şirketlerin reel üretim
dışı finansman olanaklarına giderek
uyarlandıkları görülmektedir.
Faaliyet dışı gelirlerin vergi öncesi
bilanço karlarına oranı 1998?de
%87.7, 1999?da ise %219?a
ulaşmıştır. Dolayısıyla, 1998?den
1999?a geçilirken, söz konusu özel
sanayi işletmelerinde bilanço
karlarının sabit fiyatlarla aslında
%42.5 daraldığını; ancak faaliyet
dışı gelirdeki %43,5?lik artış
sayesinde sanayi sektörünün, bu rant
geliriyle ne kadar sanayi üretimi
olduğu tartışmalı hale gelen
karlılığını sürdürebildiği
hesaplanmaktadır. Özetle, 1980
sonrası yeni sağ politikalar, rantiyer
tipi spekülatif birikim anlayışının
yükselmesine yol açmış ve kısa
dönemli finansal yatırım
hesaplarının uzun dönemli reel sabit
sermaye yatırımlarına görece önem
kazanması sonucunu doğurmuştur
(Yeldan, 2001:155-157).
4. Sonuç Yerine: ?Ufuktaki Olayı
Görmek?
Nicel verilerle desteklenen
Kahramanmaraş?ta 1980 sonrası
uygulanan ekonomik politikaların köyden
kente göç ve kentsel işgücü piyasasına
etkilerine ilişkin bu çalışmada, Yenipınar,
Hacıeyüplü ve Dedeler Köyleri?nden
kente göç ve işgücüne katılma biçimleri
incelenmiştir.
Her üç köyden göçler genelde şehrin
kenar mahallelerine ve az da olsa orta-üst
sınıf yerliler tarafından terk edilen eski
mahallelere olmaktadır. Araştırma
kapsamındaki köylerden hiç birinde
herhangi bir tarımsal üretim projesi
desteklenmemiştir. Bu köylerde Tarım
Kredi Kooperatifinin de herhangi bir
etkinliği bulunmamaktadır. Söz konusu
köyler, il haritasının dağlık kesimlerinde
bulunmaktadır. Buna karşın ovada
bulunan köyler genişlemekte ve dışardan
göç almaktadırlar. Şekeroba Köyü,
1990?dan sonra nüfus artışı nedeniyle
belde belediyesi olarak bu köy tipine iyi
bir örnek teşkil etmektedir.
Göçler önce mevsimlik işçi olarak gelip
geçilen şehre evlendikten sonra
yerleşmek şeklinde gerçekleşmektedir.
Göçün ilk dönemlerinde marjinal işlerde
çalışılmakta ya da kayıt dışı çalışılmakta;
belli bir müddet sonra asgari bir sosyal
güvenceye kavuşulmaktadır. Fakat ilk
kuşak göçmenler hala kayıt dışıdır.
Göçmenlerin kent işgücü piyasasındaki
dağılımları kamuda hizmetli veya
kamuda işçilikten tarımda mevsimlik
çalışmaya kadar geniş bir yelpaze
oluşturmaktadır. İşe girişler tanıdık
vasıtasıyla sağlanmakta ve bu nedenle
belli işlerde belli aileler ya da belli köyler
söz sahibi olmaktadır. Örneğin seyyar
satıcılık ve pazarcılıkta batı köyleri söz
sahibi olurken kuzey ve doğu köyleri
daha çok fabrika işçiliğinde
yoğunlaşmaktadırlar. Bu Batı köylerinin
coğrafi konum olarak önlerinin açık
olmasıyla da açıklanabilecek antropolojik
bir bulgu olabilir. Kaldı ki batı
köylerinden şehir dışına turizm
sektöründe çalışmak amaçlı göçler de ön
plana çıkmaktadır. Bunun dışında inşaat
sektöründe kalıpçı, sıvacı, soğuk demirci
olarak çalışanlar, bakkallık, vb. gibi statik
işleri yapanlar da daha çok kuzey
köylerinden gelenler arasında
görülmektedir. Ayrıca batı köylerinin
ağaç oymacılığındaki üstünlükleri de not
edilmelidir. Eğitim amaçlı göçler
sonunda, ikinci kuşak göçmenler arasında
az da olsa öğretmenlik, hemşirelik,
doktorluk vb. gibi uzmanlaşmış meslek
sahipleri de gözlenmektedir.
İncelenen köylerden göçenlerin
sendikacılık deneyimleri genelde yoktur.
Ancak kamuda mevsimlik işlerde
çalışmak, ya da sendikalı bir işyerinde
çalışmaya başlamak gibi koşullarda işe
başlayınca doğrudan sendikaya
kaydedilme durumlarında sendika üyeliği
söz konusu olabilmektedir. Hak arama
amaçlı toplu eylemlere katılma vakasına
da rastlanmamıştır.
Her üç köyden gelenler de hangi işte
çalışıyor olurlarsa olsunlar, kazançlarının
alım gücünün düştüğü konusunda
hemfikirdirler. Bunun dışında 1997?den
itibaren yayılan kriz dalgalarından
etkilenerek işten çıkarılmış ya da daha
yumuşak bir ifadeyle ?süresiz ücretsiz
izne ayrılan? çalışanlara da rastlanmıştır.
Bu izinler, daha çok firmanın yurt
dışından sipariş alamadığı dönemlerde
verilmektedir.
Son yıllarda köye dönüş eğilimlerinden
de söz edilmeye başlanmıştır. En azından
emekli olmuş ilk kuşak bir gelir yaratma
stratejisi olarak köyüne dönmeyi tercih
etmekte ve bazı tüketim araçlarını
ücretsiz karşılama yoluyla mevcut
kazancı ile ?ayakta kalmaya?
çalışmaktadır. Kentte çalışmaya devam
edenler için de köy az ya da çok hane içi
üretim ve tüketim yoluyla ?bizim köy?
olmaya devam etmektedir.
Konut olanakları ise yine kentte yerleşme
süresine göre kötüden iyiye doğru
dönüşüm geçirmektedir. 1980?lı yıllarda
ilk kuşak göçmenler plansız ve yetersiz
evlerde otururken 1990?li yıllarda ikinci
kuşak göçmenler daha iyi evlere
kavuşmuşlardır. Şu var ki son 4-5 konut
piyasası durgundur.
Çalışma saatleri formel kesimde günlük 8
saat sırını aşmazken enformel kesimde ve
özellikle aile işletmelerinde ve tarım
işçiliğinde 12-14 saati bulabilmektedir.
Aile işletmelerine zaman zaman çocuk ve
kadınlar da dahil olabilmektedir.
6.2 PROBLEMLER POTANSİYELVE KISITLAR 6.1. PROBLEMLER Kahramanmaraş ilinin ekonomik yapısıve tarım sektörü ve performansı önceki bölümlerde incelenmiştir. Tarımsalüretimi etkileyen başlıca problemler ise aşağıda gruplandırılaraközetlenmiştir.
6.2.1. Sosyo-Ekonomik Problemler
Göç: Kahramanmaraşili hem göç almakta hem de göç vermektedir. İlde nüfus artış hızı ve köydenkente göç Türkiye ortalamasının üstündedir. 1990-1997 nüfus sayım sonuçlarınınkarşılaştırılması neticesinde köy nüfusunda %5?lik bir azalma tespitedilmiştir. İlde yer değiştirme olaylarının başlıca sebebi tarımsal faaliyetlerve sanayileşmedir. Tabii bunun neticesi olarak gecekondulaşma, sağlıksızyapılaşma ve yetersiz altyapı sebebiyle çevre kirliliği gibi önemli bir problemgündeme gelmektedir. Ayrıca ilde göçebe olarak mevsimlik çalışan işçilermevcuttur. Bunların istihdam edildikleri iş kolları genel itibarıyla tarımsektörüdür. Bu işçiler tarım alanında sulama, pamuk toplama, ekin biçme gibifaaliyetlerde bulunurlar ve faaliyet alanlarında geçici çadırlar kurarak ikametederler. Eğitim: İlde eğitim veyayım faaliyetleriyle ilgili konularda çiftçilerle iletişim kopukluğu sözkonusudur. Göç neticesinde kırsal alanda yaşayan yaşlı nüfus eğitimfaaliyetlerinin uygulanmasında önemli bir dezavantajdır. Dolaysıyla tarımsalüretimi artıracak her türlü modern tarım tekniğinin uygulayıcıya aktarılmasındakizorlukların telafisi önem arz etmektedir. Öz Sermaye Yetersizliği: Tarımda üretici kitlesinin büyük birçoğunluğunun teknoloji geliştirme faaliyetine para ayıramayacak seviyede dargelirli olması, kamu ve özel sektörün teknoloji geliştirmede ağırlıklı olarakyer almasını zorunlu kılmaktadır. Tarımda yeni teknolojilerin geliştirilmesi,yatırımların yapılması ve üretimi artırmak için daha teknik ve gerçekçiçalışmaların yapılması gerekmektedir. Bunun temini için ise işletmeleringerekli girdileri sağlamada yeterli sermayeye ihtiyacı vardır. İlde çiftçilerinbüyük bir kısmının problemi olan sermaye yetersizliği bitkisel ve hayvansalüretimi olumsuz etkilemektedir. Özellikle sermaye yetersizliği üretimdegirdilerin eksik kullanımına sebep olmaktadır. Bu da üretimi ve kaliteyi direkolarak menfi etkilemektedir. GelirDüşüklüğü: Türkiye?de tarım sektöründe çalışanların geliri genelliklediğer sektörlere göre daha düşüktür. 2001 yılı rakamlarına göre kişi başınadüşen gelir Türkiye?de ortalama 2.146 $ iken, Kahramanmaraş?ta 1.919 $?dır.Kahramanmaraş?ta toplam nüfusun %72?si tarım, avcılık, ormancılık vebalıkçılıkla uğraşmaktadır. İlimizde, Türkiye?deki gibi tabii olarak tarımsektöründe çalışanların geliri de düşüktür.
6.2.2. Doğal Kaynak Problemleri
İlde bulunan doğal kaynakların baştagelenleri ormanlar vemeralardır. Eldeki verilere göre ilde 262.017 ha merabulunmakta ve bu alanda tespit çalışmaları devam etmektedir. Şimdiye kadar meraalanlarına gerekli ehemmiyet maalesef verilmemiştir. Fakat son yıllarda MeraKanunu?nun yürürlüğe girmesiyle beraber çalışmaların yoğunluğu artmıştır.123503.381 ha?lık orman alanı ilin yüzölçümünün %35,4?ünü kaplayarak en genişalanı teşkil etmesine rağmen, bu alanlardan yeterince faydalanıldığısöylenemez. Orman alanlarının mülkiyetinin devlete ait olması sebebiyle bukaynaklardan yeterince faydalanılamamaktadır. Ayrıca orman yangınları ve kaçakorman kesimleri bu kaynakların günden güne azalmasına sebep olmaktadır. I. AltBölgede Merkez ilçede bulunan jeotermal enerji kaynağından seraların ısıtılmasıgibi tarımsal faaliyetlerde istifade imkanı varken maalesefdeğerlendirilmemektedir. Aşırı yağışlar sebebiyle meydana gelebilecek selfelaketlerine karşı gerekli altyapı ve dere ıslahı çalışmalarının yapılmasıgerekmektedir.
6.2.3.Çevre Problemleri
İl genelinde çevreile ilgili birçok problem söz konusudur. Bunların başlıcaları su kirliliği,katı atıklar, tıbbi atıklar, tehlikeli atıklar ve hava kirliliği başlıklarıaltında incelenebilir. Bu başlıklar içinde tarımı ve tarımsal faaliyetlericiddi manada ilgilendiren konular incelenecektir. İlde hızlı nüfus artışı veyapılaşmanın yol açtığı çevre sorunlarının yanı sıra, alt yapı yetersizliği enbüyük kirlilik kaynağını oluşturmaktadır. I. Alt Bölgede bilhassa Merkez ilçedeatık sular ve kanalizasyon suları toplanarak Sır Baraj gölüne arıtılmadankarışmaktadır. Su kirliliği gözle görülebilecek boyutlara ulaşmakta, zamanzaman kirlilik sebebiyle baraj gölünde balık ölümleri olmaktadır. Ayrıca ildefaaliyet gösteren sanayi kuruluşlarının büyük bir kısmının orta ve büyükölçekli sanayi olması sebebiyle yoğun bir kirlilik oluşmaktadır.Kahramanmaraş?ta sanayinin özellikle ova kesiminde ve
karayolu çevresinde yoğunlaşmış olması bir dizi çevreproblemini de beraberinde getirmektedir. Yer altı suyunda ve göletlerdekirlilik gözle görülür seviyelere çıkmış bulunmaktadır. İlde tarım arazilerindeuygulanan verim artırıcı faaliyetler ile hastalık ve zararlılara karşıkullanılan zirai ilaçlar, tarımda olumlu etkisini gösterirken su kaynaklarımızıda olumsuz yönde etkilemektedir. Evsel ve fekal atıkları taşırken meydana gelenkirlilik, depolama, ayırma ve imha safhalarında da karşımıza çıkmaktadır.Genelde toplana çöpler kent içi veya yakınlarındaki boş arazilere, ormanalanlarına dökülmektedir. Düzenli depo alanı yapım maliyetinin çok yüksekolması, çöp dökümü yapılabilecek uygun bir alan bulunamaması, finansman sorunu,teknik bilgi ve araç yetersizliği gibi sebeplerden dolayı çoğu küçük olan beldebelediyeleri yer seçimi konusunda gerekli hassasiyeti göstermemektedir.
6.2.4. Üretim Problemleri
Türkiye?nin tarımsalüretimle ilgili bir çok probleminin olduğu bilinmektedir. Bu eksiklikler vesıkıntılar her fırsatta dile getirilmiş ve getirilmektedir. Benzer aksaklıklarKahramanmaraş ili için de söz konusudur. Dolayısıyla bu bölümde ağırlıklıolarak ülkeyi ilgilendiren tarım politikalarıyla ilgili genel problemlerdenziyade, ile ait sorunlar ve sıkıntılar incelenmiştir.
6.2.4.1. Bitkisel Üretim Problemleri
??Üreticilerde bölgesel düzeyde veürünler bazında örgütlenme eksikliği, ürünlerin pazarlanması sırasındaçiftçilerin muhatap (alıcı) bulamaması ve dolayısıyla
sürekliliğin sağlanamaması, çiftçilerimizin az da olsa pazarsorunu olmayan ürünlere doğru yönelmesi ve dolayısıyla monokültür tarımyapılması, soğuk hava depolarının yetersizliği ve depolamadaki iptidaiuygulamalar, elma, kayısı, fasulye, nohut gibi ürünlerde tasnif ve paketlemetesislerinin eksikliği,
? Gübreleme konusunda topraktahliline dayanmayan yetersiz ve hatalı gübre kullanımı,
? Üniversite-AraştırmaEnstitüsü-Tarım İl Müdürlüğü üçgeninde, yerinde ve yeterli bilgi alışverişininsağlanamaması neticesinde yeni çeşit ve üretim tekniklerinin çiftçiyeulaştırılamaması ya da yaygınlaştırılamaması,
? Sulama tekniklerindeki yanlışlıksebebiyle erozyon sorunu,
? Sertifikalı tohumluk kullanımınınyaygın olmayışı, tohum temininde karşılaşılan güçlükler, dolayısıyla rasgeletohumluk teminiyle beraber hastalık ve zararlıların temiz alanlara bulaşması,
? Tarıma elverişli arazilerinsanayileşme, iskan ve diğer sebepler yüzünden tarım dışı ve parçalı kullanımı,
? Kahramanmaraş kırmızı biberindeaflatoksin bulaşmasını engellemek için iyi bir kurutma tesisi ve muhafazatekniğinin geliştirilememesi, hali hazırdaki işletmelerin bu konuda yetersizolması,
? Pamuk tarımında üretimplanlamasının yapılmaması ve ithalat sebebiyle Kahramanmaraş pamuk çiftçisininyani yerli üretimin zarar görmesi,
? Pamukta çalışacak işçi bulmakonusunda karşılaşılan sıkıntılar,
? Zeytinde Verticillum hastalığındandolayı kurumaların meydana gelmesi ve üretim alanlarında azalma,
? Kahramanmaraş?a ait yerelçeşitlerin (mesela üzümde kabarcık, marhabaşı, Azezi, kirkit, yıldız, ak üzüm,kayısıda hacı veli gibi çeşitler) muhafaza edilememesi, ıslahı ve yaygınlaştırılmasıiçin hiçbir çalışmanın yapılmaması,
? Yerli badem çeşitlerinin erkenilkbaharda soğuk ve yağışlarından zarar görmesi,
? Tarım alanlarının, ilin su kaynağıyönünden çok zengin olmasına rağmen tamamının sulanamaması,
? Bilhassa II. Alt Bölgede yoğun karyağışı alan alanlarda buğday yetiştiriciliğinde kar kesmesi ve benzerizararların meydana gelmesi,
? Şeker pancarı ekim alanlarınındaraltılması neticesinde, ikame edilebilecek ürünlerin belirsizliği veçiftçinin çaresizliği.
SONUÇ
Tarım işletmelerinin ekonomik analizine yönelik
olarak gerçekleştirilen bu araştırmada elde edilensonuçlar aşağıda özetlenmiştir.
- Tarım işletmelerinde toprak, bina, ve arazisermayesinin egemen bulunduğu
ve işletmeci sermayesinin toplam sermaye içindekioranının düşük olduğu bu
çalışma ile ortaya konulmuştur. Araştırma alanındakiişletmelerde çiftlik
sermayesinin fazla olması ve makinalaşmanın düşükdüzeyde bulunması, yörede
ekstansif bir üretim sisteminin uygulandığınıgöstermektedir. Ayrıca işletmelerde,
sermayenin yetersizliği yanında, elverişsiz doğalkoşulların bulunuşu, işletme
arazilerinin yetersiz ve yörede tarım dışı çalışmaolanaklarının sınırlı oluşu
işletmelerde mevcut aile işgücünün yarı yakın birkısmının (% 41.79) üretimde
kullanılmamasına neden olmaktadır. Atıl olan buişgücünü değerlendirebilmek için,
emekten en iyi yararlanabilmek amacıyla işletmelerdeişgücü ve üretim
planlamasına gidilmesi yararlı olacaktır. Bununlabirlikte, yörede halıcılık, el
sanatları gibi faaliyetlere de yer verilmek suretiylehem atıl olan işgücünün
değerlendirilmesi hem de gelir artışı sağlanmasıolasıdır.
- Yöredeki işletmelerin arıcılık ve küçükbaş hayvanvarlığı açısından önemli
bir potansiyele sahip olduğu dikkati çekmektedir. Bupotansiyelin değerlendirilmesi
açısından işletmelerin ihtiyaç duydukları kredilerinuygun koşullarda sağlanması ve
yörede arıcılığın geliştirilmesi yararlı olacaktır.
- Araştırma alanındaki işletmeler işletme faaliyetsonuçları açısından
değerlendirildiğinde gayrisafi üretim değeri, brütkar ve tarımsal gelirin birim
araziye düşen miktarlarının işletme büyüklüğü ileters orantılı olduğu belirlenmiştir.
Yani işletme büyüklüğü arttıkça birim araziye düşenişletme başarıları
azalmaktadır. Bu sonuç, dağ ve orman köylerindekiküçük tarım işletmelerinin
işledikleri alandan daha iyi yararlandıklarınıgöstermektedir. Ayrıca işletmeler
rantabilite oranları yönünden mukayese edildiğinde deküçük işletmelerin daha
başarılı çalıştıklarısöylenebilir.
Betül Çam