Üye Girişi
Şifremi Hatırlat Şifremi Hatırlat
| |
Yeni Üyelik Yeni Üyelik

MARAŞDER GENEL BAŞKANLIĞIMARAŞDER GENEL BAŞKANLIĞI
Tel:0212 524 46 46Tel:0212 524 46 46
Faks:0212 621 99 44Faks:0212 621 99 44
infoinfo
@@
marasder.orgmarasder.org

Kahramanmaraş
Dernek Logosu Dernek Logosu


Sol Reklam Sol Reklam

İletişimİletişim Formu Formuinfo@marasder.org
Kaydol
E-Bülten E-Bülten

K.MaraşK.Maraş Canlı İzle Canlı İzle
UlaşımUlaşım Krokisi Krokisi
DavetDavet Bölümü BölümüTanıdıklarınızı çağırın sitemizi canlandırın

Betül Çam Yazdı


defa gösterilmiştir
Kahramanmaraş

1. Giriş

Türkiye, büyüme ve bölüşüm politikaları

açısından 1980?li yıllar itibariyle önemli

bir dönüşüm geçirmiştir. Uluslararası

Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası?nın

öncülüğünde yürütülen ve denetlenen

1980 sonrası iktisat politikaları, üretim ve

sermayenin, işgücü piyasalarının ve

sosyal politikaların yeniden

yapılanmasını içermektedir. Üretim ve

sermayenin yeniden yapılanması, dış

ticaretin ve mali piyasaların ulusal ve

uluslararası akımlarda serbestleştirilmesi

anlamına gelmektedir. İşgücü

piyasalarının yeniden yapılanması,

işgücünün ve çalışma koşullarının

esnekleştirilmesi politikalarını

içermektedir. Sosyal politikaların yeniden

yapılanması ise sosyal güvenlik

reformlarını kapsamaktadır.

Bu politikaların sektörel

düzeydeki yansımaları ise tarımda

liberalizasyon; yani tarımsal üretimde

üretim süreci ile ilgili desteklerin

(sübvansiyon) kaldırılarak ?doğrudan

gelir desteği?ne geçilmesi; sanayide ise

ihracata dönük sanayileşmenin (fason

üretim) desteklenmesi şeklinde olmuştur.

Tarımda desteğin kaldırılması,

üreticiyi zor duruma düşürerek üretim

olanaklarını kısıtlamış ve toprakların

küçülmesi vb. gibi diğer etkenlerle

birlikte itici bir etken olarak, kırsal

kesimden kente göçü hızlandırmıştır.

Diğer taraftan özellikle 1980?li yılların

ikinci yarısında ve 1990?lı yılların

başlarında ihracata dönük

fabrikalaşmanın teşviki ile birlikte,

kentsel alanda yeni fabrikaların/iş

alanlarının türemesi kentin çekme etkisini

artırmıştır.

Bu gelişmeler, topraktan kopan

vasıfsız işgücünün kente akınını

hızlandırarak bir taraftan dünya

ekonomisine üretim yapan ?küresel

fabrikalar? için ?yedek işgücü ordusu?

yaratırken, bir taraftan da işgücü

piyasasında enformelleşmeye yol

açmıştır. İşgücü piyasasında

enformelleşme, organize sektördeki

istihdam olanakları ve tipleri, reel

ücretlerin durumu, (kentsel) işsizlik oranı,

hemşehricilik ya da etnik kökene bağlı

dayanışma kalıpları, yerleşme ve mesken

tipleri ile bağlantılı olarak artış

göstermekte ve çeşitli formlar

alabilmektedir.

Bu çalışma, Kalkınmada 1.

Öncelikli İller arasında yer alan

Kahramanmaraş ilinin belediye sınırları

içinde kalan ve 1990?lı yıllarda köylerden

göç alarak kurulmuş olan mahallelerinden

hareketle içgöç ve kentsel işgücü piyasası

ilişkisi/enformelleşme üzerine etnografik

araştırma yöntemiyle niteliksel bir

çözümleme yapmayı amaçlamaktadır.

Çalışmada 1980?lerin sonlarında

kurulmuş olan mahallelerde, belirlenmiş

olan köylerden göçen ailelerle yapılan

görüşmelerden hareketle göç ve kentsel

işgücü piyasası etkileşimi irdelenmiştir.

Sözkonusu köyler, Kahramanmaraş?ın

kuzeydoğusunda yer alan merkeze bağlı

Bertiz Yenipınar ve Hacıeyüplü köyleri

ile Kahramanmaraş?ın güneybatısında yer

alan, Türkoğlu ilçesine bağlı Şekeroba ve

Dedeli köyleridir. Şekeroba coğrafi

konumu ve ekonomik durumu nedeniyle

kente göç vermemiş olmakla birlikte

karşılaştırma amacıyla incelemeye

alınmıştır.

2. 1980 Sonrasında Kahramanmaraş

İline İlişkin Niceliksel Veriler

2.1. Demografik Veriler ve Tarım ve

Sanayie İlişkin İstatistiksel Bilgiler

2000 Yılı Nüfus Sayımı Sonuçlarına göre

Türkiye ortalamasında nüfus artış hızı

şehir merkezlerinde ?26.81, köylerde

?4.21?dir. Akdeniz Bölgesi?nde aynı

rakamlar sırasıyla ?25,03 ve ?16,30

olarak gerçekleşmiştir. Buna göre

Kahramanmaraş İlinin 1990-2000

dönemindeki nüfus bilgileri ise şöyledir

DİE verilerine göre

Kahramanmaraş İl Merkezi?nin (merkez

ilçe) nüfusu 1990 sayımında 228 129;

2000 yılı sayımında 326 198 olarak

gerçekleşmiştir. Merkez ilçenin yıllık

nüfus artış hızı ise bu dönemde

?35,75?tir. Bu rakam Akdeniz

Bölgesi?nin de Türkiye ortalamasının da

çok üstünde bir artışı göstermektedir.

Kahramanmaraş İl Merkezi?nin nufus

artış hızı komşuları olan Osmaniye

(35.23), G.Antep (34.66), Kayseri

(23.09), Malatya(34.30) ve Sivas?tan

(12.08) daha yüksektir. Komşu illerden

sadece Adıyaman?ın nüfus artış hızı K.

Maraş?tan daha yüksektir (57.90).

Türkiye genelinde 1980?de kent

nüfusu %35.90; kır nüfusu %64.1 iken

2000?de bu durum tersine dönmüş ve

kent nüfusu %63.7 olurken kır nüfusu

%36.3?e gerilemiştir.

1980?den sonra uygulanan yapısal uyum

programlarının il bazında en belirgin

uygulama biçimi yatırım teşvikleridir. Bu

teşvikler uyum programlar çerçevesinde

geliştirilmek istenen sektörlere yoğun

olarak verilmiştir. K. Maraş, Türkiye

genelinde bu teşvikleri en fazla kullanan

illerden birisidir. Verilen teşviklerin

toplamının %3,84 alarak en çok teşvik

belgesi alan iller içerisinde 7. Sırdadır.

(Ozan,2001: 23)

Hazine Müsteşarlığı Teşvik Uygulama

Genel Müdürlüğü verilerine göre, tarım

ve hayvancılık alanında 1980?2000

yılları arasında verilen toplam 45 teşvik

belgesinden 40 hayvancılık sektöründe 2

bitkisel üretimde 3 de su ürünlerinde

kullanılmıştır. Bu sektörde teşvikin en

yoğun dönem 1980?1990 arasıdır. 1990

yılı teşvik belgelerinin en fazla alındığı

yıldır. Bu yıldan sonra toplam 6 adet

teşvik belgesi verilmiştir. Belge sayısında

belirgin düşüş olmuştur.

İmalat Sanayiinde verilen 746 teşvik

belgesinden 624 adeti dokuma ve giyim

sektöründe kullanılmış, 52 adeti gıda ve

içki sektöründe, 6 adeti orman

ürünlerinde, 3 adeti makine imalatında, 5

adeti kağıtta, 4 adeti lastik-plastik?te, 4

adeti demir dışı metallerde, 8 adeti

madeni eşyada, 17 adeti çimentoda, 11

adeti pişmiş kil ve çimento gereçleri

sektöründe ve 12 diğer alt sektörlerde

kullanılmıştır. Görüldüğü gibi en çok

desteklenen imalat sanayiinde dokuma ve

giyim sektörüdür. 1995 yılında dokuma

ve giyim sektörüne 257 adet teşvik

belgesi verilmiştir. Bu sektördeki bazı

firmalar Türkiye çapında önemli konuma

gelmişlerdir. İstanbul Sanayi odasının

düzenlediği ilk 500 büyük şirket

anketlerinde şehrin tekstil fabrikalarını

görmek mümkündür.

Hizmet sektöründe düzenlenen

toplam 103 teşvik belgesinden, 66 adeti

ulaştırma sektöründe, 15 adeti ticaret

sektöründe, 9 adeti sağlık, 2 adeti eğitim,

4 adeti turizm ve 7 diğer alt sektörlerde

kullanılmıştır.

1997 yılından itibaren

uygulamaya konulan kobi yatırım

teşvikleri 2001 yılı ortasına kadar 64 adet

olup 32 adeti dokuma ve giyimde, 11

adeti çelik-bakır eşyada, 8 adeti, 7 adeti

haddehane ve 6 adeti makine imalatı alt

sektörlerinde kullanılmıştır.

(Ozan,2001:44)

1980?den günümüze değin

verilen teşvik belgelerinin ve KOBİ

yatırım teşviklerinin sektörel dağılımı

( imalat sanayi %82 tarım %5 hizmetler

%11 diğer %2), nüfusun sektörlere göre

istihdam oranları ile birlikte

düşünüldüğünde (1990 nüfus sayımında

nüfusun %72 tarım %9.4 sanayi %18.6

hizmet sektöründe istihdam

edilmektedir.) istihdamın tarım

sektöründen sanayi sektörüne

kaydırılması teşvik edilmektedir.

2. 2. Kahramanmaraş?ın İstihdam

Yapısı

Kahramanmaraş?ta 1980 sonrasında

dağıtılan yatırım teşviklerinin de etkisiyle

en gelişmiş imalat sanayii alt sektörü

tekstil ve konfeksiyondur. Bunun

arkasından çelik eşya, gıda (dondurma,

biber, un, tarhana, sıvı yağ), ve yem

sanayileri gelir. Bunun dışında,

kuyumculuk, bakır, kâğıt, mobilya,

oymacılık ve alüminyum alt sektörleri de

sayılabilir.

İmalat sanayii dışında temel istihdam

alanlarından biri de küçük sınaî

faaliyetlerdir. Bu faaliyetler oto yan

sanayii (oto yedek parçaları, oto tamir ve

boyacılığı) ve mobilya yan sanayii

(kerestecilik, vb) şeklinde özetlenebilir.

Kahramanmaraş?ta 2000?2002 yılı

rakamlarına göre SSK?nda kayıtlı çalışan

sayısı aylara göre 34.544 ile 48.500

arasında değişmektedir. Eylül 2002

itibariyle emekli sayısı ise 15.600?dür.

Bağ-Kur?a kayıtlı kendi hesabına çalışan

sayısı ise aynı dönem itibariyle

32.119?dur. Emekli Sandığı?na bağlı

çalışan sayısı ise 20 bin civarındadır.

Kahramanmaraş?ın 12 yaş ve üzerindeki

toplam nüfusu 244 bin 684 olup bu nüfus

içerisinde işgücüne katılanların sayısı 119

bin 161 olarak hesaplanmaktadır. Toplam

kayıtlı çalışan sayısının 96 bin 619

olduğu göz önüne alınırsa, kayıt dışı

çalışanların sayısı 32 bin 542 olarak tespit

edilebilir. Bu veriler ışığında kayıt dışı

çalışanların oranı %27.3 olup bu oranın

büyük bölümünü köyden şehre göç

edenler oluşturmaktadır.

Yatırımları teşvik tedbirleri üzerinde

1980?1994 yılları arasını kapsayan bir

çalışmada (Bozkurt, 1995) teşvik belgeli

yatırımların istihdama etkisi öngörüleri

21 bin 315 kişidir. Söz konusu yıllar

arasında tamamlanan teşvik belgeli

yatırımlarda 5 bin 775 kişi istihdam

edildiği öngörülmektedir (Bozkurt,

1995:79?81). Buna göre teşvik belgeli

yatırımların öngörülen istihdamı

gerçekleştirme oranı, %27 düzeyindedir.

Bununla birlikte bazı yatırımların devam

ettiği ve henüz istihdama geçmediği de

göz ardı edilmemelidir.

3. Yeni Sağ Politikalar Çerçevesinde

Kırdan Kente Göç ve İşgücü

Piyasaları Etkileşimi:

Kahramanmaraş Örneği

Kırdan Kente Göç ve Gecekondulaşma

Belli bir zaman dilimi içinde

belli bir yerleşme alanında yaşayanlar

arasından kendi iradeleri ile yaşam

yerlerini söz konusu yerleşme alanının

dışına taşımalarına iç göç denilmektedir

(Tekeli, 1998:9). Bir göç hareketinin

tanımlanabilmesi ve ölçülebilmesinin 3

boyutu vardır:(İçduygu, Ünalan,1998:45)

a. Mesafe: Belirli bir yerleşim

biriminin sınırı geçilmelidir.

b. Zaman: Göç hareketinin

gerçekleştiğinin söylenebileceği

bir zaman geçmelidir.

c. Göçün kalıcılığı: Göç hareketi bir

derecede yerleşmek amacıyla

yapılmalıdır.

Kahramanmaraş il merkezinde 1980

sonrasında, özellikle 1990?lı yıllarda

kurulan mahallelerin %61?inde

Kahramanmaraş ve ilçelerine bağlı

köylerden göçüp şehir merkezine

yerleşen ailelerin oturduğu tahmin

edilmektedir. 1950-1980 arasındaki

göçler de hesaba katılırsa bu oran daha da

yükselmektedir. Söz konusu mahallelere

göçler, il merkezinin kuzey ve batı

kesiminde, tarıma elverişli olmayan

dağlık bölgelerde bulunan köylerden

gerçekleşmektedir. Bizim örneğimizde

yer alan Yenipınar ve Hacıeyüplü köyleri,

şehrin kuzeyinde yer alan Ahır Dağı

eteklerinde kurulmuş dağlık bölge

köyleridir. Dedeler Köyü ise, şehrin

batısında Almacık Yaylası eteklerinde

kurulmuş dağlık bir köydür. Çalışmaya

karşılaştırma amacıyla dahil edilen

Şekeroba köyü ise güneyde Adana yolu

üzerinde ovada bulunmaktadır ve nüfusu

2000?i aştığı için 1995?ten sonra belde

belediyesi olmuştur.

Sanayi toplumları için iç göç olgusunu

sistem açısından ve birey açısından

açıklamak mümkündür (Tekeli,1998:11).

Sistem açısından göç, işgücünü mekânda

üretimi daha etkin kılacak şekilde

yeniden dağıtarak mekân

organizasyonunun sistemin taleplerine

uyumunu sağlayan bir mekanizma olarak

görülmektedir. 1980 sonrasında

uygulamaya konan yapısal uyum

programları kentte yoğun bir

fabrikalaşma akımı ortaya çıkarmıştır.

1980?den önce Sümerbank?la birlikte 3

adet tekstil fabrikası bulunan ilde 1980

sonrasında ihracata dönük sanayi

yatırımlarına verilen teşviklerin etkisiyle

2001 yılı itibariyle tekstil ve konfeksiyon

sektöründe toplam 336 işletme faaliyet

göstermektedir (Ozan, 2001:81). Tekstil

ve konfeksiyondaki bu ?atılım?ın ortaya

çıkardığı işgücü talebinin, dağlık

bölgelerdeki topraksız köylüler için bir

?ekmek kapısı? olarak görülmesi

kaçınılmazdır. Tekstil ve konfeksiyon

sektöründen başka çelik eşya ve gıda

sektöründe de paralel olarak işgücü açığı

ortaya çıkmıştır.

Hacıeyüplü Köyü ise tahminen 60 bin

dekarlık bir alan üzerinde kuruludur ve

bu arazinin ancak 1/3?ü ekilebilmektedir.

Bu araziler de köy vadi üzerinde

kurulduğundan çok dağınık ve

engebelidir. Köyde traktör

bulunmamaktadır. Geçimlik üretim

amacıyla ekilen hububatın hasadı çevre

köylerden sağlanan patozlarla

sağlanabilmektedir. Son yıllarda köyde

ticari meta olarak kiraz üretimine

başlanmıştır. Köyün toplam kiraz üretimi

2-3 ton civarında olup buradan sağlanan

gelir suni gübre ve kimyasal ilaç alımına

aktarılmaktadır. Hacıeyüplü?ye komşu

olan Yenipınar köyü de benzer özellikler

göstermektedir. Köyde iki adet traktör

bulunmaktadır. Her iki köyde de sulama

olanakları kaynak suları önüne yapılan

göllerle sağlanmaya çalışılmaktadır.

Fakat su azlığı ve gölet ve kanalların

iptidailiği nedeniyle bu olanaklar da

yetersiz kalmaktadır. Bu bağlamda

ekilebilir arazinin büyük çoğunluğunun

kurak olduğu söylenebilir. Arazinin

dağınıklığı ve çalılık/kayalıklarla iç içe

oluşu miras yoluyla bölünmelerle

birleşince her haneye köylülerin

ifadesiyle ?avuç içi kadar? toprak

düşmektedir. Bütün bu itici etmenlerin

karşısında Maraş?a giderek eğitim

yoluyla ?yüksek mevkide? iş bularak ya

da sosyal güvencesi olan bir işte

(köylülerin ifadesiyle ?sigortalı iş?)

çalışarak ?geleceğini kurtarmak? şeklinde

kendini gösteren çekici etmenler

durmaktadır. İletici etmenlerden olan

ulaşım imkanları ise Dedeler Köyü?ne

1960?lı yıllarda, Yenipınar ve Hacıeyüplü

Köylerine ise 1970?li yıllarda ulaşmıştır.

Hukuki ve siyasal nedenler de iç göçü

etkileyen unsurlardandır. Sanayileşmeye

öncelik veren ekonomik ve toplumsal

kalkınma planları ve toprak reformları

kentleşmeyi hızlandırmaktadır. Kent

merkezinde yürütülen sınai yatırımı

teşvik tedbirlerine karşın her üç köy de

1980 sonrasında hiçbir tarımsal üretimi

destek projesinden yararlanmamıştır. Bir

toplumun yönetim yaklaşımları;

demokratik-kapalı rejim farklılıkları,

hükümetlerin popülist tutumları gibi

özellikler de göçü özendirici

olabilmektedir. Bunun yanında, terörden

kaçma, siyaseten zorlanma olguları da

hukuki ve siyasi nedenler arasında

sayılabilir. Dedeler Köyü, PKK?nın geçiş

yolu üzerinde bulunduğundan bir kısım

göçlerin terörden kaçış amaçlı

gerçekleştirilmiş olabileceği ifade

edilmektedir.

Kentlerin özgür havası, daha geniş bir

gruba mensup olma duygusu, kentli

olmanın gururunu paylaşma, kendini

gerçekleştirme ihtiyacı, orta sınıflaşma

isteği, toplumsal aidiyetlerin çözülmesi,

bireyciliğin yaygınlaşması, anomi ve

yabancılaşma olgusu gibi sosyalpsikolojik

faktörler de göçü destekleyici

mahiyette işlev görmektedirler.

Görüşülen hane reisleri orta sınıflaşma

isteklerini ?bir ev, bir araba ve düzenli

gelir? şeklinde ifade etmektedirler. Aynı

köylerden gelenler aynı mahallelerde

yerleşmektedirler ve özellikle aynı

aileden olan hanelerde gelir ve giderler

çoğunlukla ortaktır. Köyden kente

göçenler arasında bireyciliğin

yaygınlaşmasından söz etmek de olası

değildir. Kenar mahallelerde bir üst

mevkiye yükselenin ?çevresine faydası

olacağı?nın altı çizilmekte fakat kentin

özgür havası ya da kentli olmanın

gururunu paylaşma şeklinde öne çıkan bir

eğilim gözlenmemektedir.

Türkiye?de, 1980?li-90?lı yıllarda serbest

piyasa ekonomisi, özelleştirme gibi

hedefler; modernleşmenin küreselleşme

süreciyle ivme kazanması, iletişim ve

ulaşım koşullarının gelişimindeki

süreklilik, bireysel yaşamın toplumsal

yaşam karşısında öne çıkması ve sivil

toplumun önem kazanmasıyla insanların

toplumsal hareketliliği daha da artmıştır.

Buna ilave olarak Doğu ve

Güneydoğu?dan terör sebebiyle binlerce

insan zorunlu olarak göç etmek

durumunda kaldı. 1980?lerle birlikte

Türkiye nüfusunun çoğunluğunun

kentlerde yaşadığı bir döneme girildi.

1927?de kentte yaşayan nüfusun oranı

%16 iken 1990?da %59?a yükselmiştir

(DİE, 1996).

1960-80?ler arası dönem, kentsel

alanların kendi yapılarının ve bu

yapılardaki dönüşümlerin iç göçe

damgasını vurduğu dönemdir. Türkiye,

sanayileşmekte olan bir ülke olduğundan

iç göçlerin de yoğun olarak yaşandığı bir

ülkedir. Bununla birlikte, sanayi toplumu

olma yolunda hızlı bir ilerleme

kaydedemeyen Türkiye?de, kentsel

alanlar hızla akan kırsal nüfusu aynı hızla

emme gücüne sahip olamamışlardır. Bir

yandan kırsal alanlardan akan işgücünü

istihdam edecek sanayi aynı hızla

gelişmemiş, diğer yandan kentsel alanlar,

gelen nüfusu barındıracak konut

oluşumunu sağlayamamıştır (İçduygu ve

Sirkeci, 1999:252). Ülkemizde kentli

nüfusun genel nüfusa oranı, 2000 yılı

verilerine göre %59,25?tir (DİE, 2003).

Şehirleşme, sanayileşmeyle yakın bir

ilişki içinde olmakla beraber, Türkiye

gibi azgelişmiş ülkelerde, kentin çekim

gücü ile, kırdan serbest bırakılan işgücü

arasında ciddi bir dengesizlik olması ve

şehirlerin sanayileşme hızının tarımın

modernleşmesinden çok daha yavaş

olması sonucu, Kıray?ın (1999:131)

?sahte şehirleşme? diye adlandırdığı

oluşumlar meydana gelmiştir. Sonuçta

gecekondularda yaşayan ve ikincil

ekonomik/enformel sektörlerde geçimini

sağlamaya çalışan bir göçmen kitlesi kent

nüfusunun ağırlıklı bir parçası haline

gelmiştir. Nüfusun şehirlerde oturan

oranının artmasıyla asıl modernleşmeyi

belirleyen sanayide çalışan nüfusun artma

oranı arasında bir ilişki yoktur.

Kahramanmaraş?ta da Yenipınar

Köyü?nden 1980 sonrasında şehre göçen

yaklaşık 100 haneden 22?sinin hane reisi

fabrikada çalışmaktadır. Ancak 2 hane

hariç bütün aileler kentin dış çeperlerinde

plansız-projesiz yapılaşmış mahallelerde

oturmaktadır. Burada Anadolu şehirlerine

özgü bir dönüşümden de söz etmek

gerekir. Bu da kentin bugün artık orta ve

üst tabakaya mensup yerlilerin prestiji

daha yüksek çevrelere taşınarak

terkettikleri eski tarihsel mekanlara

köylülerin ?sızma? girişimidir. Çünkü

eski mahalleler, dar sokakları, çöken

ahşap binaların yerine inşa edilen çarpık

betonarme binaları ile birer gecekondu

mahallesi görünümündedirler. Bu

mahalleler kent merkezinde yer almakla

birlikte Işık ve Pınarcıoğlu?nun (2002)

?nöbetleşe yoksulluk? şeklinde

kavramlaştırdıkları bir dönüşüme mekân

teşkil etmektedirler.

1950?lerdeki sanayileşme hamlesiyle,

Türkiye gündemine girmeye başlayan

gecekondulaşma, 1990?lara gelindiğinde,

artık ülkenin sosyal, siyasal ve ekonomik

yapısını doğrudan etkileyebilecek

konuma gelmiştir. Birçok gelişmekte olan

ülkede büyük kentler nüfusunun %20 ile

%70?i arasında kalan bir kesimin

yaşamını simgeleyen gecekondulaşma

oranı, ülkemiz büyük kentlerinden

Ankara?da %70, İstanbul?da %55 ve

İzmir?de %50?dir (Keleş, 1990:359).

Kahramanmaraş Belediyesi kayıtlarına

göre (2003), il merkezinde kamu arazisi

üzerinde yapılaşma yoktur. Dolayısıyla

toprak sahibinin iradesi dışında bir

yapılaşma söz konusu değildir ancak

1980?den sonra kurulan 47 mahalleden

29?unda inşa edilen konutların tamamı

ruhsatsız yapılaşmadır. Buna göre 1980

sonrası kurulan mahallelerin %61?i

plansız yapılaşmadır diyebiliriz. Söz

konusu mahallelerde inşa edilen toplam

20 163 konutta konut başına 5 kişi

düştüğü varsayılırsa, 100 815 kişinin

barındığı hesaplanabilir. Kent merkezinin

nüfusu 2000 yılı nüfus sayımına göre 326

000?dır. Bu verilerden hareketle kent

nüfusunun %33?ünün yetersiz konutlarda

oturduğu varsayılabilir.

Tarımsal İşgücü Piyasası ile Kentsel

İşgücü Piyasaları Arasında

Hareketlilik: Enformelleşme

1980 sonrası dönemde kamu ve

özel kesimin kentlerde yarattığı istihdam

olanağı tüm göçmenleri ememediği için,

kentsel işgücü piyasasında türedi işler

olarak görülen ve çalışanın kendi olanağı

ile geliştirdiği, katma değeri düşük bir

sektör oluşmuştur. Bu sektörün temel

özellikleri ise, kurumlaşmamış küçük

mülkiyet, esnek emek ilişkileri ve giriş

çıkışın çokluğu şeklinde sayılabilir.

1980 sonrası dönemde uygulanan liberal

politikalarla, piyasa yüceltilmiş ve

sermaye kesimine geniş olanaklar

sağlamıştır. Kentsel işgücü piyasasına

yönelik olmak üzere işten çıkarma,

taşeronluk, eve iş verme, parça başı iş,

sözleşmeli ve dönemsel/mevsimlik işçilik

gibi uygulamalara olanak verilmiştir.

Böylece kentsel kesimde reel ücretler

düşerken, kentlere yeni göç edenleri

örgütsüzlüğe yönlendiren yollar

açılmıştır. Diğer taraftan, ücretli kentsel

kesim hanehalkı toplam geliri birden

fazla çalışanın ücretleri toplamından veya

bir kişinin birden fazla işte çalışması

sonucu oluşmaya başlamıştır. Söz konusu

politikalar, dikey ve yatay hareketliliği

desteklemiş; nüfus ve sermaye hareketini

hızlandırmıştır. Kentsel işgücü

piyasasında göçmenlerin işgücünü

değerlendirebilecek iş olanakları,

teknoloji yoğun yatırımlardan dolayı

azalırken işgücü enformel sektöre

kaymıştır (Peker, 1999:300-301).

Enformal sektör, kendi hesabına

ekonomik faaliyette bulunan, ücretli bir

kişi çalıştırsın veya çalıştırmasın, küçük

ölçekte faaliyet gösteren, temel amacı bu

faaliyete katılan mensuplarına gelir ve

istihdam yaratmaya dönük, belirgin

özelliği düşük teknoloji ve organizasyon

isteyen, çoğunlukla ilgili kamu

otoritelerinden herhangi bir izin almadan,

yasal onay olmaksızın gerçekleştirilen,

vergi, asgari ücret, sosyal güvenlik vb.

mali yükümlüklerden kaçmak üzere

faaliyet gösteren, genelde mal ve hizmet

üretimi yasal, ancak, saklı ve yasal

olmayan veya mevzuatlara uygun

olmayan şekilde yürütülen ekonomik

faaliyetleri kapsamaktadır. (ILO Report I,

1987)

Nisan 1998 Hanehalkı İşgücü Anketi

sonuçlarına göre enformal sektörde

çalışanların (tarım ve kamu hariç, 4 ve

daha az çalışan düzenli işyerinde

çalışanlar, mobil ve evde çalışanlar dahil

5 milyon 127 bin) toplam çalışanlar (21

milyon 230 bin) içindeki oranı %

24,1?dir. Yenipınar Köyü?nden gelip

şehrin doğusunda yerleşen ve 1995?ten bu

yana bakkallık yapan bir esnaf bu süreci

şöyle açıklıyor:

?Kız da hanım da çapa-pamuk

işlerine gidiyor. Çocuklar çalışmasa

bu dükkan aileyi geçindirmez.

...1998?den beri bozuldu işler. ....

Veresiye öldürüyor. ... İki yıldır

Bağ-Kur primlerimi ödeyemiyorum.

... Yandaki komşum aynı zamanda

benim köylüm, dayanamadı,

bozuldu işleri. Yürütemedi. Dükkanı

devretti. ... Yurt dışında bir iş

denemesi yaptı. Geri geldi; şimdi

bir çiftliğe çavuş oldu.?

Toplam istihdam içinde % 42,3 ile

tarımsal istihdam ağırlığını

korumaktadır. Gelişmiş ülkelerde

tarımın toplam istihdam içindeki

payının % 5 civarında olduğu

dikkate alındığında, bu oranın

Türkiye için ne kadar yüksek olduğu

görülmektedir. Verimliliğin çok

düşük olduğu tarım sektöründe

geniş bir işgücünün barındırılması

işgücü piyasasının etkinliğinin

sınırlanmasına yol açmaktadır.

İstihdamda sanayinin payı % 16,8,

hizmetler sektörünün payı ise %

40,9 düzeyinde kalmıştır. Toplam

istihdam içerisinde ücretlilerin payı

% 43,6 olup, düşük bir düzeyde

kalmaya devam etmektedir. Kentsel

istihdamda bu oran % 69,8?i

bulmaktadır. Tarım kesiminde

ücretli çalışma çok düşük

düzeylerde olup, çalışanların %

54,2?si ücretsiz aile işçisi

durumundadır. Ücretsiz aile

işçilerinin de yaklaşık % 73.5?i ise

kadınlardan oluşmaktadır (DPT,

2001:59, 62).

Terör nedeniyle göç edenlerin geldikleri

kente fazla bir kaynak aktaramaması,

kalkış noktasındaki ekonomik olanak ve

vasıflarının düşük olmasının, bunların

türedi/enformel işlere yönelmesine neden

olduğu söylenebilir. Terör dışında kalkış

noktasının zaten ekonomik yönden

yetersizliği söz konusudur Maraş

örneğinde.

?Köyden neden geldik? Aşağı indik,

(falan) gölün suyunu vermedi;

yukarı çıktık (filan) hayvanlar için

ormandan dal kestirmedi. Öte

gittik, (falan oğlu filan) çeşmenin

suyunu kesti. Yaşam alanı yoktu ki

bize!?

?Benim işe başladığımda yıllık

gelirim 960 bin lira idi 89?da. O

zamanlar köyde hiçbir ailenin

istisnalar kaideyi bozmaz, 960 bin

lira yıllık geliri yoktu. Dışarıya

satılan bir ürün yoktu, dışardan

alınan çay şeker pirinç gibi

şeylerdi. Zaten köydeki kış

şartlarında meyve gören aile çok

azdı. Bahçesi olanların kışa kalan

meyvesi oluyordu. (Gülüyor.) Bu

gün köyde 100 hane varsa

bunlardan en fazla 5 hane meyve

bulabilmektedir. Köyde şu anda 60

civarında hane oturuyor.?

?Abim ben okula başlamadan önce

gelmişti, benden 2 ya da 1 sene

önce (87 yılında) geldi. 65 doğumlu.

Köyde hayat şartları malum. Gelir

bırakan bir iş olmadığından dolayı

ve amatörce yapıldığından

Maraş?ta şartların daha iyi

olduğunu düşünerek askerden sonra

şehre yerleşmişti.?

Bunun tersi örnekler de mevcuttur.

Örneğin G. Antep esnafı, şehirde ticaretin

Güneydoğu?dan göçen sermaye

sahiplerinin eline geçtiğini, kendilerinin

küçük esnaf olarak kaldıklarını iddia

etmektedirler.

1980 sonrası dönemde büyük kentlerde

hal ve Pazar yeri ticareti kent içi nokta ve

seyyar satıcılık, kent içi ulaşım, göç eden

gruplar tarafından denetlenmeye

başlamıştır. Kentsel türedi işgücü

piyasasında hemşerilik bağları önem

taşımaktadır (Özar, 1998:199). Ankara?da

enformel kesimle ilgili bir çalışmada,

çalışanların %60?ının işlerini akraba ve

tanıdıklar kanalıyla bulduğu

belirlenmiştir. Bu durum kentsel

ekonomik mekana girebilme ve bu

mekanda tutunabilme konusunda bu

gruplara sahip çıkabilecek ve onları

yönlendirecek formel kuruluşların

yokluğunda bu iç sosyal dayanışmanın

önemini vurgular (Şenyapılı, 1998:148).

Bu durum formel işler için de böyledir:

?Kardeşim var. 250 civarında

maaş alıyor sigortası var. 9 yıl

falan oldu. Onun iş bulması H.

vasıtasıyla. Tanıdık yoluyla.?

?Okulu bitirdikten sonra, lisedeki

kimya öğretmenimle karşılaştık.

Bir dersanede çalışıyordu,

beraber çalışalım dedi, öylece

başladım. Esasında MEB

bünyesinde çalışmak istiyordum.

Hocam daha sonra ikisini birlikte

götürebileceğimi söyleyince ben

ders saati karşılığı çalışmaya

başladım.?

?Yağ fabrikasına ilk girişimiz

abimin orda usta olması nedeniyle

o haber vermişti. Ondan sonra

bizi tanıdıkları için çiğit biriktiği

anda çağırıyorlar veya biz gidip

soruyorduk. Şu günde açılacak

toplanın diyorlardı.?

1950?1980 döneminde, göçmenlerin

işçileşme oranı, 1980 sonrası döneme

göre daha yüksektir. 1980 sonrası

politikalar sonucu, başta örgütsüzlük

olmak üzere kentlerde ücretlerin azalması

ve kent yaşamının pahalılaşması hane

halklarını zora sokmuştur. Diğer taraftan,

işgücünün vasıf yapısının yükselmesiyle,

nüfus baskısının da sonucu olarak

enformel kesimde de göçlerle işgücünün

artmış olması, daha az nitelikli yeni

kentliler (göçmenler) için istihdam

olanaklarını azaltmıştır. 1997?1998

yıllarında, Ankara?da enformel sektöre

yönelik bir araştırmada, eğitim düzeyinin

çok düşük olduğu gözlenmiştir (%5 okula

gitmemiş, %41 ilkokul, %18 ortaokul,

%17 lise ve meslek okulu, %13 okul terk)

(Şenyapılı, 1998:163).

Türk imalat sanayinin 1980 sonrası

dışa açılım deneyimi; 1970?li

yılların dışa kapalı ticaret rejiminin

yarattığı ?korumacı rant

birikiminin? nitelik değiştirerek

sektörde rant arayışlarının değişik

biçimlerde tezahürüdür. Rant

aktarımı mekanizmalarında devletin

stratejik konumu biçimsel olarak

nitelik değiştirmekle birlikte, sürekli

ve aktif olarak devam etmiştir. 1980

sonrasında finansal serbestleştirme

politikalarının uzantısı olan

kamunun iç borç idaresinin rantiyer

kesime yönelik bir gelir transfer

mekanizması olarak işlediği

görülmektedir. Bu rant ekonomisine

dayalı politikaların sonucunda,

İstanbul Sanayi Odası?nın ?500

Büyük Sanayi Firması Anketleri?nin

verilerine göre, işletmelerde

?faaliyet dışı gelirin? 1999?a değin

yılda yılda ortalama %18.7 reel artış

gösterdiğini görmekteyiz. Faaliyet

dışı gelirlerin özellikle 1994 kriz

idaresi altında büyük bir sıçrama

gösterdiğini (reel olarak %43.9) ve

bu anlamda şirketlerin reel üretim

dışı finansman olanaklarına giderek

uyarlandıkları görülmektedir.

Faaliyet dışı gelirlerin vergi öncesi

bilanço karlarına oranı 1998?de

%87.7, 1999?da ise %219?a

ulaşmıştır. Dolayısıyla, 1998?den

1999?a geçilirken, söz konusu özel

sanayi işletmelerinde bilanço

karlarının sabit fiyatlarla aslında

%42.5 daraldığını; ancak faaliyet

dışı gelirdeki %43,5?lik artış

sayesinde sanayi sektörünün, bu rant

geliriyle ne kadar sanayi üretimi

olduğu tartışmalı hale gelen

karlılığını sürdürebildiği

hesaplanmaktadır. Özetle, 1980

sonrası yeni sağ politikalar, rantiyer

tipi spekülatif birikim anlayışının

yükselmesine yol açmış ve kısa

dönemli finansal yatırım

hesaplarının uzun dönemli reel sabit

sermaye yatırımlarına görece önem

kazanması sonucunu doğurmuştur

(Yeldan, 2001:155-157).

4. Sonuç Yerine: ?Ufuktaki Olayı

Görmek?

Nicel verilerle desteklenen

Kahramanmaraş?ta 1980 sonrası

uygulanan ekonomik politikaların köyden

kente göç ve kentsel işgücü piyasasına

etkilerine ilişkin bu çalışmada, Yenipınar,

Hacıeyüplü ve Dedeler Köyleri?nden

kente göç ve işgücüne katılma biçimleri

incelenmiştir.

Her üç köyden göçler genelde şehrin

kenar mahallelerine ve az da olsa orta-üst

sınıf yerliler tarafından terk edilen eski

mahallelere olmaktadır. Araştırma

kapsamındaki köylerden hiç birinde

herhangi bir tarımsal üretim projesi

desteklenmemiştir. Bu köylerde Tarım

Kredi Kooperatifinin de herhangi bir

etkinliği bulunmamaktadır. Söz konusu

köyler, il haritasının dağlık kesimlerinde

bulunmaktadır. Buna karşın ovada

bulunan köyler genişlemekte ve dışardan

göç almaktadırlar. Şekeroba Köyü,

1990?dan sonra nüfus artışı nedeniyle

belde belediyesi olarak bu köy tipine iyi

bir örnek teşkil etmektedir.

Göçler önce mevsimlik işçi olarak gelip

geçilen şehre evlendikten sonra

yerleşmek şeklinde gerçekleşmektedir.

Göçün ilk dönemlerinde marjinal işlerde

çalışılmakta ya da kayıt dışı çalışılmakta;

belli bir müddet sonra asgari bir sosyal

güvenceye kavuşulmaktadır. Fakat ilk

kuşak göçmenler hala kayıt dışıdır.

Göçmenlerin kent işgücü piyasasındaki

dağılımları kamuda hizmetli veya

kamuda işçilikten tarımda mevsimlik

çalışmaya kadar geniş bir yelpaze

oluşturmaktadır. İşe girişler tanıdık

vasıtasıyla sağlanmakta ve bu nedenle

belli işlerde belli aileler ya da belli köyler

söz sahibi olmaktadır. Örneğin seyyar

satıcılık ve pazarcılıkta batı köyleri söz

sahibi olurken kuzey ve doğu köyleri

daha çok fabrika işçiliğinde

yoğunlaşmaktadırlar. Bu Batı köylerinin

coğrafi konum olarak önlerinin açık

olmasıyla da açıklanabilecek antropolojik

bir bulgu olabilir. Kaldı ki batı

köylerinden şehir dışına turizm

sektöründe çalışmak amaçlı göçler de ön

plana çıkmaktadır. Bunun dışında inşaat

sektöründe kalıpçı, sıvacı, soğuk demirci

olarak çalışanlar, bakkallık, vb. gibi statik

işleri yapanlar da daha çok kuzey

köylerinden gelenler arasında

görülmektedir. Ayrıca batı köylerinin

ağaç oymacılığındaki üstünlükleri de not

edilmelidir. Eğitim amaçlı göçler

sonunda, ikinci kuşak göçmenler arasında

az da olsa öğretmenlik, hemşirelik,

doktorluk vb. gibi uzmanlaşmış meslek

sahipleri de gözlenmektedir.

İncelenen köylerden göçenlerin

sendikacılık deneyimleri genelde yoktur.

Ancak kamuda mevsimlik işlerde

çalışmak, ya da sendikalı bir işyerinde

çalışmaya başlamak gibi koşullarda işe

başlayınca doğrudan sendikaya

kaydedilme durumlarında sendika üyeliği

söz konusu olabilmektedir. Hak arama

amaçlı toplu eylemlere katılma vakasına

da rastlanmamıştır.

Her üç köyden gelenler de hangi işte

çalışıyor olurlarsa olsunlar, kazançlarının

alım gücünün düştüğü konusunda

hemfikirdirler. Bunun dışında 1997?den

itibaren yayılan kriz dalgalarından

etkilenerek işten çıkarılmış ya da daha

yumuşak bir ifadeyle ?süresiz ücretsiz

izne ayrılan? çalışanlara da rastlanmıştır.

Bu izinler, daha çok firmanın yurt

dışından sipariş alamadığı dönemlerde

verilmektedir.

Son yıllarda köye dönüş eğilimlerinden

de söz edilmeye başlanmıştır. En azından

emekli olmuş ilk kuşak bir gelir yaratma

stratejisi olarak köyüne dönmeyi tercih

etmekte ve bazı tüketim araçlarını

ücretsiz karşılama yoluyla mevcut

kazancı ile ?ayakta kalmaya?

çalışmaktadır. Kentte çalışmaya devam

edenler için de köy az ya da çok hane içi

üretim ve tüketim yoluyla ?bizim köy?

olmaya devam etmektedir.

Konut olanakları ise yine kentte yerleşme

süresine göre kötüden iyiye doğru

dönüşüm geçirmektedir. 1980?lı yıllarda

ilk kuşak göçmenler plansız ve yetersiz

evlerde otururken 1990?li yıllarda ikinci

kuşak göçmenler daha iyi evlere

kavuşmuşlardır. Şu var ki son 4-5 konut

piyasası durgundur.

Çalışma saatleri formel kesimde günlük 8

saat sırını aşmazken enformel kesimde ve

özellikle aile işletmelerinde ve tarım

işçiliğinde 12-14 saati bulabilmektedir.

Aile işletmelerine zaman zaman çocuk ve

kadınlar da dahil olabilmektedir.

6.2 PROBLEMLER POTANSİYELVE KISITLAR 6.1. PROBLEMLER Kahramanmaraş ilinin ekonomik yapısıve tarım sektörü ve performansı önceki bölümlerde incelenmiştir. Tarımsalüretimi etkileyen başlıca problemler ise aşağıda gruplandırılaraközetlenmiştir.

6.2.1. Sosyo-Ekonomik Problemler

Göç: Kahramanmaraşili hem göç almakta hem de göç vermektedir. İlde nüfus artış hızı ve köydenkente göç Türkiye ortalamasının üstündedir. 1990-1997 nüfus sayım sonuçlarınınkarşılaştırılması neticesinde köy nüfusunda %5?lik bir azalma tespitedilmiştir. İlde yer değiştirme olaylarının başlıca sebebi tarımsal faaliyetlerve sanayileşmedir. Tabii bunun neticesi olarak gecekondulaşma, sağlıksızyapılaşma ve yetersiz altyapı sebebiyle çevre kirliliği gibi önemli bir problemgündeme gelmektedir. Ayrıca ilde göçebe olarak mevsimlik çalışan işçilermevcuttur. Bunların istihdam edildikleri iş kolları genel itibarıyla tarımsektörüdür. Bu işçiler tarım alanında sulama, pamuk toplama, ekin biçme gibifaaliyetlerde bulunurlar ve faaliyet alanlarında geçici çadırlar kurarak ikametederler. Eğitim: İlde eğitim veyayım faaliyetleriyle ilgili konularda çiftçilerle iletişim kopukluğu sözkonusudur. Göç neticesinde kırsal alanda yaşayan yaşlı nüfus eğitimfaaliyetlerinin uygulanmasında önemli bir dezavantajdır. Dolaysıyla tarımsalüretimi artıracak her türlü modern tarım tekniğinin uygulayıcıya aktarılmasındakizorlukların telafisi önem arz etmektedir. Öz Sermaye Yetersizliği: Tarımda üretici kitlesinin büyük birçoğunluğunun teknoloji geliştirme faaliyetine para ayıramayacak seviyede dargelirli olması, kamu ve özel sektörün teknoloji geliştirmede ağırlıklı olarakyer almasını zorunlu kılmaktadır. Tarımda yeni teknolojilerin geliştirilmesi,yatırımların yapılması ve üretimi artırmak için daha teknik ve gerçekçiçalışmaların yapılması gerekmektedir. Bunun temini için ise işletmeleringerekli girdileri sağlamada yeterli sermayeye ihtiyacı vardır. İlde çiftçilerinbüyük bir kısmının problemi olan sermaye yetersizliği bitkisel ve hayvansalüretimi olumsuz etkilemektedir. Özellikle sermaye yetersizliği üretimdegirdilerin eksik kullanımına sebep olmaktadır. Bu da üretimi ve kaliteyi direkolarak menfi etkilemektedir. GelirDüşüklüğü: Türkiye?de tarım sektöründe çalışanların geliri genelliklediğer sektörlere göre daha düşüktür. 2001 yılı rakamlarına göre kişi başınadüşen gelir Türkiye?de ortalama 2.146 $ iken, Kahramanmaraş?ta 1.919 $?dır.Kahramanmaraş?ta toplam nüfusun %72?si tarım, avcılık, ormancılık vebalıkçılıkla uğraşmaktadır. İlimizde, Türkiye?deki gibi tabii olarak tarımsektöründe çalışanların geliri de düşüktür.

6.2.2. Doğal Kaynak Problemleri

İlde bulunan doğal kaynakların baştagelenleri ormanlar vemeralardır. Eldeki verilere göre ilde 262.017 ha merabulunmakta ve bu alanda tespit çalışmaları devam etmektedir. Şimdiye kadar meraalanlarına gerekli ehemmiyet maalesef verilmemiştir. Fakat son yıllarda MeraKanunu?nun yürürlüğe girmesiyle beraber çalışmaların yoğunluğu artmıştır.123503.381 ha?lık orman alanı ilin yüzölçümünün %35,4?ünü kaplayarak en genişalanı teşkil etmesine rağmen, bu alanlardan yeterince faydalanıldığısöylenemez. Orman alanlarının mülkiyetinin devlete ait olması sebebiyle bukaynaklardan yeterince faydalanılamamaktadır. Ayrıca orman yangınları ve kaçakorman kesimleri bu kaynakların günden güne azalmasına sebep olmaktadır. I. AltBölgede Merkez ilçede bulunan jeotermal enerji kaynağından seraların ısıtılmasıgibi tarımsal faaliyetlerde istifade imkanı varken maalesefdeğerlendirilmemektedir. Aşırı yağışlar sebebiyle meydana gelebilecek selfelaketlerine karşı gerekli altyapı ve dere ıslahı çalışmalarının yapılmasıgerekmektedir.

6.2.3.Çevre Problemleri

   İl genelinde çevreile ilgili birçok problem söz konusudur. Bunların başlıcaları su kirliliği,katı atıklar, tıbbi atıklar, tehlikeli atıklar ve hava kirliliği başlıklarıaltında incelenebilir. Bu başlıklar içinde tarımı ve tarımsal faaliyetlericiddi manada ilgilendiren konular incelenecektir. İlde hızlı nüfus artışı veyapılaşmanın yol açtığı çevre sorunlarının yanı sıra, alt yapı yetersizliği enbüyük kirlilik kaynağını oluşturmaktadır. I. Alt Bölgede bilhassa Merkez ilçedeatık sular ve kanalizasyon suları toplanarak Sır Baraj gölüne arıtılmadankarışmaktadır. Su kirliliği gözle görülebilecek boyutlara ulaşmakta, zamanzaman kirlilik sebebiyle baraj gölünde balık ölümleri olmaktadır. Ayrıca ildefaaliyet gösteren sanayi kuruluşlarının büyük bir kısmının orta ve büyükölçekli sanayi olması sebebiyle yoğun bir kirlilik oluşmaktadır.Kahramanmaraş?ta sanayinin özellikle ova kesiminde ve

karayolu çevresinde yoğunlaşmış olması bir dizi çevreproblemini de beraberinde getirmektedir. Yer altı suyunda ve göletlerdekirlilik gözle görülür seviyelere çıkmış bulunmaktadır. İlde tarım arazilerindeuygulanan verim artırıcı faaliyetler ile hastalık ve zararlılara karşıkullanılan zirai ilaçlar, tarımda olumlu etkisini gösterirken su kaynaklarımızıda olumsuz yönde etkilemektedir. Evsel ve fekal atıkları taşırken meydana gelenkirlilik, depolama, ayırma ve imha safhalarında da karşımıza çıkmaktadır.Genelde toplana çöpler kent içi veya yakınlarındaki boş arazilere, ormanalanlarına dökülmektedir. Düzenli depo alanı yapım maliyetinin çok yüksekolması, çöp dökümü yapılabilecek uygun bir alan bulunamaması, finansman sorunu,teknik bilgi ve araç yetersizliği gibi sebeplerden dolayı çoğu küçük olan beldebelediyeleri yer seçimi konusunda gerekli hassasiyeti göstermemektedir.

 6.2.4. Üretim Problemleri

  Türkiye?nin tarımsalüretimle ilgili bir çok probleminin olduğu bilinmektedir. Bu eksiklikler vesıkıntılar her fırsatta dile getirilmiş ve getirilmektedir. Benzer aksaklıklarKahramanmaraş ili için de söz konusudur. Dolayısıyla bu bölümde ağırlıklıolarak ülkeyi ilgilendiren tarım politikalarıyla ilgili genel problemlerdenziyade, ile ait sorunlar ve sıkıntılar incelenmiştir.

6.2.4.1. Bitkisel Üretim Problemleri

??Üreticilerde bölgesel düzeyde veürünler bazında örgütlenme eksikliği, ürünlerin pazarlanması sırasındaçiftçilerin muhatap (alıcı) bulamaması ve dolayısıyla

sürekliliğin sağlanamaması, çiftçilerimizin az da olsa pazarsorunu olmayan ürünlere doğru yönelmesi ve dolayısıyla monokültür tarımyapılması, soğuk hava depolarının yetersizliği ve depolamadaki iptidaiuygulamalar, elma, kayısı, fasulye, nohut gibi ürünlerde tasnif ve paketlemetesislerinin eksikliği,

? Gübreleme konusunda topraktahliline dayanmayan yetersiz ve hatalı gübre kullanımı,

? Üniversite-AraştırmaEnstitüsü-Tarım İl Müdürlüğü üçgeninde, yerinde ve yeterli bilgi alışverişininsağlanamaması neticesinde yeni çeşit ve üretim tekniklerinin çiftçiyeulaştırılamaması ya da yaygınlaştırılamaması,

? Sulama tekniklerindeki yanlışlıksebebiyle erozyon sorunu,

? Sertifikalı tohumluk kullanımınınyaygın olmayışı, tohum temininde karşılaşılan güçlükler, dolayısıyla rasgeletohumluk teminiyle beraber hastalık ve zararlıların temiz alanlara bulaşması,

? Tarıma elverişli arazilerinsanayileşme, iskan ve diğer sebepler yüzünden tarım dışı ve parçalı kullanımı,

? Kahramanmaraş kırmızı biberindeaflatoksin bulaşmasını engellemek için iyi bir kurutma tesisi ve muhafazatekniğinin geliştirilememesi, hali hazırdaki işletmelerin bu konuda yetersizolması,

? Pamuk tarımında üretimplanlamasının yapılmaması ve ithalat sebebiyle Kahramanmaraş pamuk çiftçisininyani yerli üretimin zarar görmesi,

? Pamukta çalışacak işçi bulmakonusunda karşılaşılan sıkıntılar,

? Zeytinde Verticillum hastalığındandolayı kurumaların meydana gelmesi ve üretim alanlarında azalma,

? Kahramanmaraş?a ait yerelçeşitlerin (mesela üzümde kabarcık, marhabaşı, Azezi, kirkit, yıldız, ak üzüm,kayısıda hacı veli gibi çeşitler) muhafaza edilememesi, ıslahı ve yaygınlaştırılmasıiçin hiçbir çalışmanın yapılmaması,

? Yerli badem çeşitlerinin erkenilkbaharda soğuk ve yağışlarından zarar görmesi,

? Tarım alanlarının, ilin su kaynağıyönünden çok zengin olmasına rağmen tamamının sulanamaması,

? Bilhassa II. Alt Bölgede yoğun karyağışı alan alanlarda buğday yetiştiriciliğinde kar kesmesi ve benzerizararların meydana gelmesi,

? Şeker pancarı ekim alanlarınındaraltılması neticesinde, ikame edilebilecek ürünlerin belirsizliği veçiftçinin çaresizliği.

SONUÇ

Tarım işletmelerinin ekonomik analizine yönelik

olarak gerçekleştirilen bu araştırmada elde edilensonuçlar aşağıda özetlenmiştir.

- Tarım işletmelerinde toprak, bina, ve arazisermayesinin egemen bulunduğu

ve işletmeci sermayesinin toplam sermaye içindekioranının düşük olduğu bu

çalışma ile ortaya konulmuştur. Araştırma alanındakiişletmelerde çiftlik

sermayesinin fazla olması ve makinalaşmanın düşükdüzeyde bulunması, yörede

ekstansif bir üretim sisteminin uygulandığınıgöstermektedir. Ayrıca işletmelerde,

sermayenin yetersizliği yanında, elverişsiz doğalkoşulların bulunuşu, işletme

arazilerinin yetersiz ve yörede tarım dışı çalışmaolanaklarının sınırlı oluşu

işletmelerde mevcut aile işgücünün yarı yakın birkısmının (% 41.79) üretimde

kullanılmamasına neden olmaktadır. Atıl olan buişgücünü değerlendirebilmek için,

emekten en iyi yararlanabilmek amacıyla işletmelerdeişgücü ve üretim

planlamasına gidilmesi yararlı olacaktır. Bununlabirlikte, yörede halıcılık, el

sanatları gibi faaliyetlere de yer verilmek suretiylehem atıl olan işgücünün

değerlendirilmesi hem de gelir artışı sağlanmasıolasıdır.

- Yöredeki işletmelerin arıcılık ve küçükbaş hayvanvarlığı açısından önemli

bir potansiyele sahip olduğu dikkati çekmektedir. Bupotansiyelin değerlendirilmesi

açısından işletmelerin ihtiyaç duydukları kredilerinuygun koşullarda sağlanması ve

yörede arıcılığın geliştirilmesi yararlı olacaktır.

- Araştırma alanındaki işletmeler işletme faaliyetsonuçları açısından

değerlendirildiğinde gayrisafi üretim değeri, brütkar ve tarımsal gelirin birim

araziye düşen miktarlarının işletme büyüklüğü ileters orantılı olduğu belirlenmiştir.

Yani işletme büyüklüğü arttıkça birim araziye düşenişletme başarıları

azalmaktadır. Bu sonuç, dağ ve orman köylerindekiküçük tarım işletmelerinin

işledikleri alandan daha iyi yararlandıklarınıgöstermektedir. Ayrıca işletmeler

rantabilite oranları yönünden mukayese edildiğinde deküçük işletmelerin daha

başarılı çalıştıklarısöylenebilir.

 

 

 

Betül Çam

YORUM GÖNDERYORUM GÖNDER
  Adınız Soyadınız :
  Mesajınız :
Not : Lütfen küçük harf kullanınız. Maksimum 500 karakter

Önemli Not : Gönderilen mesajlar sistem tarafından kayıt altına alınmakta olup site yöneticileri tarafından görülmektedir. Lütfen bu hususa dikkat edelim ve başkalarını rahatsız edici mesajlar göndermeyelim.
Sayfa Üretim süresi :0,3169

90 212 524 46 46 © 1999 marasder.org
Kahramanmaraş Derneği (Maraşder) http://www.marasder.org

Tam Ekran