Kahramanmaraş'a özgülenmiş yiyeceklerden birisi de tarhanadır. Bizim küçücük
kasabamızda da bu gelenek sürdürülür. Öyle ki her evde tarhana yapılır.
Yapamayanlar da komşuluk kültüründen tarhana sız kalmazlar. Bizim için
tarhananın ne maliyeti vardır ne de zahmeti. Öyle bereketli bir yiyecek ki hem
kışları hazır çorba hem de çay yanına bir ikramdır. Çay yanına genelde cips
tarhana olarak tabir edilir. Bunun sebebi ise tarhana ile aynı ismi paylaşan
baharatlı hamurla yapılan toz şeklinde çorbalıktır. Bizde de tarhanadan çorba
yapılır fakat diğer tarhanayı da tattım bizimkini tutmadı. Kışları hasta
olduğumuzda annemiz koyar tarhana çorbasını sobanın üzerine kokusuyla tadıyla
iyileştirir bizi. Özellikle kış geceleri geldiğinde misafirler atılır hemen
fırına tarhana. Nar gibi kızaran tarhana çaya tat katar ortama muhabbet.
Zaman geçince, okumak hayalleriyle Anadolu nu n başka köşelerine
doğru sürüklendim. İlk durağım Erzurum oldu. Bu soğuk memlekette her şey çok
farklıydı. Tarhanayı çok sevdiğimden yanımda götürmüştüm biraz. Sonra
şaşkınlıkla yeni tanıştığım arkadaşlarımın tarhanayı bilmemelerini izledim.
Garip sorular soruyorlardı. 'Bu damağınıza batmıyor mu?, Bunun şekerlisini
denediniz mi?' gibi sorular karşısında bayağı şaşırıştım. Bu arkadaşlarım ilk
tatmada beğenmedikleri tarhananın bağımlılık etkisine kapılıp benden daha çok
tarhana düşkünü oldular. İlk başta sordukları garip soruların yerini 'Bunu nasıl
yapıyorsunuz?' sorusu aldı. Ben de başladım anlatmaya:
Öncelikle Temmuz veya Ağustos ayları beklenir. Bizim yörede döğme olarak
adlandırılan başka yörelerde ise yarma adını alan buğdayın kabuğunun soyulmuş
hali gelir değirmenden. Büyük kazanlarda 2/3 su olmak üzere pilav haline
gelinceye kadar pişirilir. Tarhana küreği ile güçlü birisi karıştırır. Daha
sonra soğuması için teştlere alınır. Bir ay boyunca biriktirdiğimiz yoğurt ayran
karışımıyla güzelce yoğurulur. Bu safhada bütün komşular akrabalar gelir. Her
tarafı sarar mis gibi kekik ve tarhana kokusu. Ertesi güne sabah namazından
hemen sonra başlarız. Biraz çiğe biraz muşambalara incecik sereriz. Öğle vakti
olduğunda firik yeme zamanı gelir. Komşulara akrabalara dağıtılarak
bereketlenir. Ertesi gün güzelce kuruduktan sonra toplanır ve özel olarak
yapılmış bidonlara konulur ve afiyetle yeriz.
Şimdi İstanbul
dayım tarih aynen tekerrür ediyor ve ben aynı şeyleri anlatıp tarhananın adını
yaşatıyorum. Ve yaşatmaya devem edeceğim inşallah...
AYŞE DOĞAN
MARMARA ÜNİVERSİTESİ/HUKUK FAKÜLTESİ