Erol Yorulmaz - Misafir
17 Aralık 2010
TAKDİM
CEMRE OLUP GÖNÜLE DÜŞEN İSİM
Gönül seyyahlarının yolculuğu; gece bir âlemde, sabah bir âlemde devam ederken kâinatın dört bir yanında hakikat erlerinin seslenişleri yankılanır semalarda. Bu vakitler ilim deryasında gezinen canlar nasiplerinin peşine çoktan düşmüşlerdir. İşte böyle sırlı bir vakitte konuldu bu kitabın adı. Kapının eşiğinden buyurun beraber girelim canlar.
Büyükler, ibadetleri dört kısma taksim ederek;
1.Kısmı;(Cennet, huri ve gılman arzusu ile),
2.Kısmı;(Ukubat, cehennem azabı korkusu ile),
3.Kısmı;(Allah?tan hayâ ettiklerinden),
4.Kısmı da ;(Allah?ı sevip rızasını aradıklarından dolayıdır)deyip:
1.TACİRLER
2.ABİDLER
3.SADIKLAR
4.ÂŞIKLAR
(1)
Kâinat sessiz, ben kimsesiz, gecenin bu geç vaktinde, seccademle baş başa ağlıyorum sessiz sedasız? Arıyorum? Ve kapıları aralıyorum. Bu hazırlık, bu saatler ayrılık vakti, eşten-çocuktan, anadan-babadan ve kardeşten. Saati vakti geldi, yine yolculuk göründü ve bir âdem, sessiz sedasız, mana libasına büründü. Uykudayım. Uyumak, uyanmanın ilk kapısı? Anlatmak istesem de anlatamadığım, kalmak istesem de kalamadığım ve beş duyunun tarif etmek de aciz kaldığı, bir dost ziyaretinden arta kalan, getirebildiklerim? Yalnızca; ilim ve gözyaşları? Dost meclisinden ayrılmak, yalnız kalmak, seccadeye kapanmak ve onlarla O?nu anmak, her nefes alışta, sonsuza kadar, nefes nefes...
Yol; uzanıp giden, bilmediğim, duymadığım, görmediğim diyarlara doğru uzanan bir yol? Âlemden âlemlere ve yalnızca gidenlerin bildiği, sırlara doğru, dostlara doğru, üstatların üstadı, iki cihan güneşi, Rab?imin ?Habibim? dediği, Hz. Muhammed Mustafa (SAV) efendimize doğru uzanan bir yol? Ben yolun başındayım. Otuz beşinde tanıştığım ve dostların, dost ellerden sunduğu o kutsi reçete, o kutsi reçeteyle çıktığım yol? Yeniden doğuşum ve Allah?a (c.c.) kul olmanın verdiği o tarifi imkânsız tatlar. Ebu Bekir (Şakkak) üstadın dediği gibi; ?-Allah?ı öyle zikret ki, sen zikrinde kaybolasın ve Hakk seni zikretmeye başlasın? O?nu öyle zikret ki, sen aradan çık ve O?nun zikrettiği ol!?(2)
Yaşıyorum doyasıya. Yeniden şekilleniyorum. Uzaklaşıyorum, daha dün aynı kaldırımlarda haramla sarmaş dolaş gezen, dost dediğim, dost sandığım, tanımadığım, anlamadığım ve bodur ağaçların gölgesinde gölgelenen siyah yürekli insanlardan? Kendimi buluyorum, Ulu Camii, Taş Mescit ve kale üçgeninde. Şükrediyorum Allah?ıma (c.c.) ve dualar gönderiyorum vesile olanlara...
Bu gece, yaşadığım o nurlu gecelerden bir gece.Bu gece,üstadım annemin duasını aldığım bir gece.Bu gece,yolun başında,bu yol için ruhsat aldığım, bir gece.Bu gece,yolun başında, üstadım annemle tanıştığım, apayrı, kutsi bir gece....
Dört bir yan, irili ufaklı tepeciklerle ve dağlarla çevrili, çorak mı çorak, her türlü nebattan yoksun bir diyardayım. Yol boyunca ilerliyorum ve çevreme bakınıyorum, dikkatimi çekiyor, yolun sol tarafında, küçük bir tepecik ve tepecikte yalnız bir kadın? Diz çökmüş, gözleri yolun başında? Yılların yorgunluğu bir anda kaybolurken simasından, nura bezeniyor dört bir yan? Hafif bir tebessümle bana doğru dönerek sesleniyor:
Üstadım annem;
---?Hoş geldin oğul!?
Bir an şaşırıyorum, duraksıyorum, tanımaya çalışıyorum ve sonunda kendimi toparlayıp;
---?Hoş bulduk anne? diyorum, başımı yere eğiyor, sükût ediyor ve gözyaşı döküyorum?
Ve bu arada annem devam ediyor?
---?Asırlar var ki, ıssız kalmıştı bu yollar. Sizle beraber yolumuz da, yolcularımızda arttı.?
---?Görevin hayırlı olsun.?
Dedi ve sustu.
Biranda etrafımda insanlar peyda oldu, tanımadığım, daha önce görmediğim, fakat simalarına aşina olduğum dostlarla, üstadım annemin karşısında, üç takım halinde sıralanmış bir vaziyette bekliyoruz. Başlıyor görev taksimi. İçimizden yetkili bir kişi görevi belirterek;
---?Sen bu görevi yaparsın.? diyor.
Görev verilen kişi hiç düşünmeden ve duraksamadan yetkili kişiye dönerek,
---?Evet, bu görevi ben yaparım, ama bu görevi filan kardeşimiz daha iyi yapar.? diyerek diğer kardeşimizi teklif ediyor.
Teklif edilen kardeşimiz söz alarak;
---?Evet, bu görevi kardeşim de, ben de yaparız, amma filan kardeşimiz, ikimizden de daha mükemmel yapar? diyerek, üçüncü kişiyi teklif ediyor ve görev üçüncü kişiye veriliyor. Üçüncü kişi sükût ederek görevi kabulleniyor.
Bu görev paylaşımı üç takımdaki kişilerin, üçlü kademe ile görev paylaşımları yapılana kadar sürüyor. Görev paylaşımı bittikten sonra;
Üstadım annem;
?Dualarla bizi uğurluyor, gülümsüyor, artık bizim adımıza seviniyor, çünkü yolu, Hakk yolu en sonunda bulmuştuk ve üstadım annem adını bağışlıyor...?
Bir âdem uykusundan uyanıyor. Geldiği yerin kokusu, hazzı ve mutluluğu ile seccadeye kapanıyor ve? bir âlemde uyuyup, bir âlemde uyanıyor? yüce Rabbi?ne şükrediyor...
Cemrenin havaya, suya ve toprağa düştüğü anlar. Kâinat kitabındaki sırların peşine düşüp, doludizgin gezinirken, bedenim ruhumla vuslat anını bekliyor. Kâinatta; baharla birlikte başlayan yeniden dirilişin, insanoğluna manevi muştular verdiği anları doyasıya yaşıyorum. Tefekküre dalarken, muştuları avuçlayıp yüreğimin bam teline, zikir sesleri eşliğinde yerleştiriyorum.
Üzerime çöken asırlık yorgunluğumu, bu vakitlerde bir çırpıda kaldırıp atmak istiyorum. Ruhuma düşen cemrelerin açtığı kapılardan içeri, sessiz sedasız giriveriyorum. Yüreğimde küllenen sevdaların bu vakitlerde bir başka hal üzere yeniden çıngılar çıkartarak tutuşmasının demini yaşıyorum. Sırlı aşkın ateşiyle yanan yüreğimin içinde bir an kendimi buluyorum. Çorak fikirlerin ruhları çölleştiren etkilerinden kendini kurtaran dost yüreklerle birlikte yalın ayak yürüyen derviş misali iç dünyamın keşfedilmemiş sokaklarında geziniyorum.
Bedenimle ruhumun yürek ritimlerimin eşliğinde birlikte raks ettiği o sır dolu gecelere doğru uzanıveriyorum. Gecenin orta yerinde yüreğimin tam ortasına ?Ürekten üreğe yol vardır? Türk atasözü düşüveriyor. Yüreğimden dost yüreklere doğru uzanan sis kaplı yollar aydınlanıveriyor. Yürümek, koşmak istiyorum özlem duyduğum yüreklere doğru. Sabırsızlanıyorum. Uzak olsa da yanı başımdan ayrılmayan can dosta asil yılkıma binip bir an önce kavuşmak istiyorum.
O sır dolu, kutlu gecelerde yüreği yüreğimle çarpan can dostların ruhlarıyla semada raks eden ruhum, en derinden vuslat anlarını yaşıyordu. Zaman ve mekânın anlamını yitirdiği bu vakitlerde sırların içinde sır olmanın o derin hazzını tadıyordum. Maddenin anlamsızlaştığına ve sınırların ortadan kalktığına dayanamayan yüreğim çırpınıyordu. Semada yankılanan ?La İlahe İllallah? sedasıyla, halka olup semaha duruyorduk.
Hazret-i Âdem (A.S.) ile başlayan ilimler sofrasının orta yerinde, nasibimize düşen emanetler usta ellerce bir bir teslim ediliyordu. Emaneti teslim alan can dostlar, bir bir sırra kadem basıyorlardı. Emaneti teslim etme telaşı çoktan başlamıştı. Yedi iklime dağılan can dostlar cehaletin o koyu karanlığını ilmiyle kandil gibi aydınlatıyorlardı.
Can evimizde parlayan ateşin yansımaları ruhumuzun derinliklerini aydınlatırken bir kez daha karanlığa meydan okumanın vaktidir bu dem diyerek uzanıyorum sonsuzluğa doğru. Yirmi dokuz harften müteşekkil olan gönül ordusunun erlerini alıp bin bir özenle yüreğime yerleştiriyorum. Günün beş vakti secdeye vardığım, gecelerin sessizliğini zikrimizle böldüğümüz, her anımızda her nefesimizde vuslatın hazzıyla âlemlerden âlemlere uzanarak çıktığımız gönül seferlerinden devşirdiklerimizi heceden kelimeye, kelimeden cümleye sırları yükleyip sundum dost gönüllere.
Can dostlar ?Hazret-i Fatıma Anam Der ki; Issız Kaldı Yollar? adlı kitabım üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm ?Üçler? ikinci bölüm ?Yediler? üçüncü bölüm ? Kırklar? dördüncü bölüm ise ?Dost Gönlünden Kopanlar? bölümüdür. Dosttan dosta uzanmanın o sırlı yollarında birlikte gezinirken, ruhlarımızın semada birlikte hal üzere raks edişlerini gören, gönül erleriyle vuslatı yaşatmaktır gayemiz.
Vuslat anında ilham yoluyla verilenleri gönül erlerine sunmanın hazzını yaşarken, şükrün o derin deryasında kaybolmanın mutluluğunu yaşıyorum. Bu çalışmalarımda bana görüş ve önerileriyle katkıda bulunan tüm can dostlara ne kadar teşekkür etsem azdır.
?Doğdum ağladım; güldü el âlem
Öldüm güldüm; ağladı el âlem ?
Erol YORULMAZ
KAHRAMANMARAŞ
1.Eyyühel-Veled / İmam Gazali /Shf:17 Par.2
2.Veliler Ordusundan /Necip Fazıl Kısakürek /Shf:133